22 Mart 2012 Perşembe

TETİKÇİ - KATİL YARATMA SANATI

Avare gezmeklerle geçen bir pazar gününün akşam 7’sinde kendimizi İkinci Kat’a attık. Oyunun hemen öncesinde Can’la beraber Manda Batmaz kahvelerimizi yudumladık ve Tetikçi’yi izlemek için sahnede yerimizi aldık.

8 Ocak’ta prömiyer yapan oyunu ilk gününden bu yana çok duymuştum, neyse ki bu sefer araya yıllar girmeden gidebildim! Oyuna girmeden önce de oyunla ilgili tek bildiğin Hrant Dink suikastıyla ilintili olduğuydu..


Oyunu yazan ve yöneten Ebru Nihan Celkan, Hrant Dink’in eşi Rakel Dink’in “Bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamalı” sözleri üzerine almış kalemi eline. Ve bu karanlığı sorgulamış..

Oyun kişisi İbrahim bir örgütün parçası.. Sokakta adeta keşfettiği saf genç kişileri alıyor ve adım adım örerek örgütün parçası haline getiriyor. Aç adamı alıyor, besliyor, ev veriyor ve kendine bağ(ım)lı hale getiriyor. Sonra da veriyor silahı ellerine salıyor düşman saydıklarının üstüne.


Fakat sadece İbrahim değil, devletin parçaları da bu hareketin dişlisi.. Maviler ve yeşiller de.. Kafalarına girdikleri aç gençlerin cebine bayrak ve kitap koyuyor ve vatan, millet uğruna göreve yolluyorlar..

Cem Ali Varto’lu.. Muş – Varto! Kafasının bir yerlerinde karşı çıkıyor bu olanlara.. Çıkmak istiyor, memleketine dönüp iş kurmak, faydalı olmak istiyor. O sırada İbrahim geliyor ve “ben söylemedikçe o okul bitmeyecek, bu işlere giriş var çıkış yoktur” diyor. En nihayetinde Cem Ali eline silah almasa da aldırıyor..


Diğer yandan örgütün içi de başka bir pislik yuvası.. An geliyor kendi büyüttüğünün tehdidine maruz kalıyor büyük başlar. Kendine gidecek ülke beğenmekte zorluk çeken azmettirici, ülkesini beğenmekten öte kendini beğenmişliğin sınırlarında geziniyor.. Ve sorgu sırasında şöyle diyor karşısındakilere “.. Entel takımının ağzı açıldı şimdi. Eee noolucak ? Biraz konuşucaklar, bikaç karanfil bırakıcaklar oraya buraya. Sonra unutucaklar! Ölmeden önce bu adamı tanıyan mı vardı sanki?...” (oyundaki kelimeler tam olarak bunlar değildi – yazarın affına sığınıyorum!)

BuluTiyatro ise oyunun konusunu şöyle özetliyor ; “Küçük bir şehirde başlayıp büyük bir cinayetle sonuçlanan bir suikast….Yoksulluk ve yoksunluğun ‘memleket meselesi’ ile ‘erkeklik’ ve ‘kahramanlık’ ile örtülme ve örülme halleri….Tetikçi, Türkiye’de yaşamaya alıştırıldığımız suikastleri, çocuklardan katil üreten kahramanlıkları tartışıyor.”


Ve sonunda Umut kahraman oluyor! Çünkü sanıyor ki sevdiği kız televizyonda görürse onu da sevecek.. Tıpkı ünlüleri sevdiği gibi..


Oyun çok güzel kurgulanmış ve bize bildiklerimizi başka yerden anlatıyor.. Ya da bildiğimizi sandıklarımızı.. Oyunculuklar çok başarılı. Özellikle İbrahim rolündeki Özgürcan Çevik karakterinin çok derinlerine inmiş, anlamış ve başarılı şekilde aktarıyor anlamamızı istediklerini. Eyüp Emre Uçaray da sahnenin en başarılı oyuncularından. Şive dolayısıyla konuşmasını anlamakta bazen zorlansak da aslında çok gerçekçi oynuyor. Gülce Oral’ın canlandırdığı karakter, “Güzel Şeyler Bizim Tarafta” oyunundaki Öykü Karayel’in canlandırdığı karaktere biraz fazla benzemiş ama oyun içerisinde sırıtmıyor. Belki iki oyuncunun tipleri benzediği için bende öyle bir anımsama yaratmış da olabilir tabii bilemiyorum.. Zamanında aynı sahneye ayak bastığım Barış Gönenen ise karakterindeki değişimleri çok başarılı veriyor.


Oyunun sahne akışlarında zaman geçişleri görüyoruz. Bence bu reji oyunu daha izlenir hale getirmiş. Ayrıca mevzuyu idrak konusunda da bize kafayı çalıştırtıyor. Geçişlerde belli işaretler olmadığı için bazen algıda zorluk olabiliyor ama benim hoşuma gitti açıkçası : )

Gerçekten de projeye dokunanların ellerini sıkıp tebrik edesim var! Popüler deyişle kanayan yaraya parmak basıyorlar.. Üstelik değindikleri sadece Hrant Dink değil, yıllardır gözümüzün önünde işlenen onlarca cinayet!

Ebru Nihan Celkan’ın ise yazdığı ilk oyun bu değil! Daha önce Tiyatro 0.2 tarafından oynanan “17.31” ve Devlet Tiyatroları repertuarında olan “Kabuklu Süprizli Hayvanlar” yazarın diğer oyunları. “Tetikçi” ise 2007 yılında yazılmış ve Mitos-Boyut Yayınları’nın oyun yazma yarışmasında ödül almış.

Oyun çıkışında hissedebileceğiniz suçluluk duygusunu göze alın ve bu oyunu izleyin!


TETİKÇİ – BuluTiyatro

Yazan & Yöneten: Ebru Nihan Celkan
Yardımcı Yönetmen: İpek Banu Kılar
Oynayanlar: Özgürcan Çevik, Özge Ertem, Güney Zeki Göker, Barış Gönenen, Aslı Can Kortan, Ararat Mor, Gülce Oral, Fatih Özkan, Eyüp Emre Uçaray

1 Mart 2012 Perşembe

YALNIZ BATI – TİYATRO YAN ETKİ

Sevgili dostum OnurS ile üst üste oyun izlediğimiz zamanlardı.. Birkaç ay öncesine uzanayım şööyylee ve İkinci Kat’ta izlediğimiz Yalnız Batı’dan bahsedeyim sizlere..

İkinci Kat bu yıl 3’er aylık programlarını ardı ardına yayınlayarak bizleri hayrete düşürdü. Üstelik çoğu oyunları da bol seyircili oynanıyor. Bunu görmek mutluluk verici!

Biz de bir zamandır çevremizden dinlediğimiz Yalnız Batı’yı kendi gözlerimizle görmek için gittik İkinci Kat’a. Hakkaten binanın ikinci kattında olan mekan yine kalabalık, yine kalabalık!


Yalnız Batı Martin McDonagh tarafından kaleme alınan Galway Üçlemesi’nin üçüncü oyunu. Toplumu anlatan kara komediler yazmak için kaleme sarılan yazarın üçlemesinin ilk oyunu Leenane’nin Güzellik Kraliçesi” ikincisi ise Connemara’daki Kafatası. İzlediğimiz oyun Yalnız Batı’yı Türkçe’ye kazandıran kişi ise Elif Baş.

Valane ve Coleman babaları henüz ölmüş iki kardeş. Cenazeden eve geliyorlar ve hiçbirşey olmamışcasına hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar. Babalarından onlara bulaşan nefret, ikili arasında sürekli bir çekişme ile gün yüzüne çıkıyor. Takıntılı Valane ve umarsız Coleman neredeyse hiçbir konuda anlaşamıyor. Hayatlarını sürdürdükleri eski ev Valane’in takıntılı olduğu aziz heykelcikleriyle dolu. Ama Valane sadece bu heykelciklere değil evdeki tüm eşyalara takık durumda. Ve onun olan her şey sadece onun! Kardeşi bile olsa kimseyle paylaşmaz!


Peder Welsh ise dünyadaki kötülüklerle baş etmeye çabalıyor fakat başarısız olduğunu düşünüp vicdanı tarafından köşeye sıkıştırılıyor. Daimi kavgalı iki kardeşi barıştırmayı kendine amaç ediniyor ve diyor ki; “Kardeşleri barıştıramazsak, dünya barışını nasıl sağlarız?” Fakat kasabada tek sorun bu iki kardeşin kavgaları değil. Valane’nin sözü durumu özetliyor aslında ; “Peder harika bir cemaatin var biliyor musun, biri karısının kafasına balta saplamış, diğeri annesinin beynini patlatmış ve sen bu insanlarla tatlı tatlı sohbet ediyorsun. Ne güzel.”

Herkesin yalnız olduğu bu dünyada Girleen ise istediği şeyler elde etmek için her şeyi yapabilecek birisi. Kimin eli kimin cebinde durumu olan kasabada herkes gibi birisi aslında o da. Herkes kadar yalnız.


Ve pederin duruma isyanı şu sözlerle anlatılıyor ; “Bu nasıl bir kasaba böyle? Kardeşler kavga ediyor, genç kızlar içki satıyor , iki şerefsiz katil elini kolunu sallaya sallaya geziyor?”

Bu karamsar durumu bize aktaran oyun çok doğal seyrediyor. Bize hayattan bir kesit sunuyor ve illa da bir mesaj vermek için kör göze parmak yapmıyor. Oyunculuklar da buna yaraşır bir doğallıkta. İşin komedi kısmı ise bence bu doğallık sayesinde daha çok ortaya çıkıyor.


Valane’in aşırı takıntılı halini Faruk Barman şahane aktarıyor, tam bir obsesif karakter izliyoruz kendisinden. Coleman’ı oynayan Deniz Karaoğlu ile sinerjileri de çok iyi. İki karakterin çatışmasını çok izlenesi ve tempoyu kaybetmeden veriyorlar. Peder Welsh rolündeki Mahmut Muratyazıcıoğlu karakteri bütün detaylarıyla bize aktarıyor. Girleen rolündeki Damla Sönmez ise oyundaki tek bayan karakter olarak sahneye renk katıyor, bu kara dünyadaki kadın bakışını bize başarıyla aktarıyor.

Tiyatro Yan Etki yeni oyunları Cam Yapraklar'ı da İkinci Kat’ta sahnelemeye başladı. Dolayısıyla Yalnız Batı’nın programdaki ağırlığı biraz azaldı. Oyun programdan çıkmadan biran önce gidip izlemenizi önermekteyim. Gidin ve biraz gülün, eğlenin!

YALNIZ BATI / TİYATRO YAN ETKİ

Yazan: Martin McDonagh

Yöneten: Serkan Üstüner

Çeviren: Elif Baş

Oynayanlar: Deniz Karaoğlu, Faruk Barman, Murat Mahmutyazıcıoğlu, Damla Sönmez