İlk oyunda son anda bilet alabilmiş olmanın verdiği panikle, 1 hafta önceden biletimi aldım bu sefer. Ayça da bana eşlik edicekti aslında ama süper satış gerçekleşti ve biletini Barış’a verdi. Entelektüel arkadaşım Onurs ise Pazartesi günü gideceği oyun yağmur dolayısıyla iptal edilince takıldı peşimize :)
Erkenden gittik Rumeli Hisarı’na ki numarasız olan biletlerimizle oyunu iyi bir yerden izleyebilelim. Zira öyle de oldu. Işık yerleşimine göre sahne düzenini tahminleyip güzel bir yer seçtik kendimize ve yerleştik, hem de 2. sıraya! Onurs hocasını sahnede izleyecek olmanın heyecanıyla kıpırdanıp dururken yine bir seyirci akını ile karşı karşıya kaldık. Doldu taştı adeta Rumeli Hisarı..
Seyirciler yerlerine yerleşirken bir yandan da sahneye serilmiş olan gözlüklerin sayısını tahmin etmeye çalıştık. Ben diyim 5 bin siz diyin 15 bin..Derkeeen bir bayan oyuncu usulca kenardan kenardan girdi sahneye yerleşti. Yönetmen geldi bir bakındı, seyircileri süzdü, birkaç talimat verdi ve yukarda mikserin önündeki yerini aldı.Siren sesleriyle berabeeeerr perdeee!
Oyuncular sırayla girdiler sahneye, gözlüklerle kaplı mekanda yerlerini aldılar. Bu arada bize durumu anlatmaya başlayan dış ses, bilgeliğin simgesi olan gözlüklerin 50 bin adet olduğunu söyleyince nutkumuz tutuldu! Prometheus kimdir, ne yapmıştır bir özetten sonra Prometheus Yetkin Dikinciler tüm ihtişamı, birkaç metrelik boyu ve çakmak çakmak gözleriyle girdi sahneye.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen Promethiade projesinin ikinci oyunu olan Zincire Vurulmuş Prometheus, Attis Tiyatrosu tarafından Alman, Yunan ve Türk oyuncularla hazırlanmış.Bu sefer Prometheus karşımızda, Olympos dağına zincirlenmiş ve kurtarılmayı bekliyor. Koro ise onun kurtarılması için isyanda!
Peki bakalım broşür ne demiş ? “…Tarihin tragedyaya yeni bir öz kazandırmayı isteyen kurbanlarının cesetleri, büyük medeniyetlerin sınırlarında yüzüyor. İnsanın cennetten atılışının ana dekoru oluşturduğu bir çözünme sürecinde, insanlığından çıkmış görüntülerden oluşan bir koro, başrolde. Burada şiddet devletle özdeşleşiyor; zincire vurulmuşların ölü tanrısı da kendi haline terk ediliyor. Io’nun önceden haber verilmiş ölümünden sonra Prometheus, romantik devrimlere son noktayı koyuyor…”
3 farklı dili içeren metin Almanca ve Yunanca konuşmaların tercümesi de olmadığı için zor anlaşılıyor. Prometheus bir yabancı ile konuşuyorsa, verdiği cevaplardan karşıdakinin söylemini tahmin etmeye çalıştık :) Bu durumda mevzudan da bihaber olan seyircilerin anladıkları ise bir derece daha sınırlanmış oluyor. Yine de metin çok karmaşık olmadığından boş kafalarla çıkmıyoruz oyundan. Evrensel bir proje izliyoruz neticede, buna alışmak lazım sanırım Bir de oyunun sonlarına doğru Hermes çıkageliyor ve Zeus’tan haber getiriyor şilebezi kıvamındaki takım elbisesiyle. Lost dizisinden John Locke’ın ikiz kardeşi sandığımız Hermes’in genel hava ile uyumsuzluğu dikkat çekiyor, fakat yine Türkçe konuşmadığı için dedikleri anlaşılamıyordu. Koronun performansı ise takdire şayan..
Yetkin Dikinciler! Gözümde çok kocaman bir adam o..O kadar beğenmek için gittim ki kötü bişey söyleyemiyorum. Gür sesiyle ortalığı inletti, Prometheus’un ihtişamını seyirciye ziyadesiyle iletti…
3 oyundan oluşan Promethiade projesinin ikincisini de izledik.. Broşürde son oyunun belgesel olacağı ve gösterim tarih, mekan ve saat bilgilerinin daha sonra iletileceği yazıyor. Merakla bekliyor, takip ediyoruz.
Bu arada, oyundan çıkarken herkes hatıra olsun diye sahneden bir gözlük çalma peşindeydi fakat görevliler çok dikkatlilerdi, biz de alamayanlardandık İzlediklerimizden kendimize birkaç hatıra seçeriz artık naapalım..