Tek başıma oyun izlemenin keyfi bir başkadır benim için.. Salona girene kadarki zamanda oyuna ısınırım bir kere. Broşür incelerim, fuaye fotoğraflarına bakarım, oyuncuları incelerim, seyircileri incelerim..
Yine aldım başımı gittim bir oyuna geçenlerde. Bir arkadaşımın tavsiyesiyle, Yanık için bilet aldığımda sıcacık evimde oturmakta ve oyun araştırmaktaydım. Daha önce kendisinin tavsiyesiyle izleyip beğendiğim Günlük Müstehcen Sırlar’ın ardından bu oyun için pek tereddüt ettim diyemem!
Oyun günü işten çıkıp aheste bir şekilde Cevahir Alışveriş Merkezi’ne doğru yürüdüm.. Soğuk yüzüme vurdu kendime geldim, işten sıyrıldım, kafamı boşalttım ve o da ne! Cevahir yine tıklım tıklım! Ne var şurada hala anlayamadım ama ne zaman gitsem iğne atsan yere düşmez kıvamında kalabalık.
Devlet Tiyatroları sahnesine doğru usulca yürüdüm, biletimi aldım ve salon kenarında ısınmaya başladım. Dedim ki bir broşür alsam elime de okusam oyuna girmeden.. Fakat bir de baktım broşür satılık! Broşür de değil de, oyun kitapçığı tadında, dergi boyutunda bir basılı yayın. Çıkışta alırım diyerek oradan az uzaklaşıp, fuaye fotoğraflarına doğru harekete geçtim. Onları gözden geçirdikten sonraaa salona girdim, en ön sıradaki yerimi aldım ve dekoru süzmeye başladım. Derkeeeennn DT karizmasıyla ‘gonk’ seslerini duyduk veee oyun başladı..
“Yanık” oyunu çok uzun zamandır değil, 20 Ekim’den bu yana sahneleniyor Devlet Tiyatroları’nda. Bu kadar zamanda adını sanını oldukça duymamızı sağladı. Hakkında pek kötü şeyler okumadığım ve sıklıkla sosyal mecralarda adı geçen oyunun yazarı Wajdi Mouawad. Kendisi Lübnan doğumlu ve iç savaşı bütün kötü yüzüyle yaşamış, ülkesinden göçmek zorunda kalmış bir tiyatro insanı. “Yanık” da bir iç savaş anlatısı..
Janine ve Simon.. İki kardeş, ikizler. Nefretle sevginin iç içe geçtiği duygularla bağlandıkları anneleri ölür ve onlara birer mektup bırakır.. Öldü sandıkları babalarını ve varlığından hiç haberdar olmadıkları ağabeylerini bulmalarını ister.. Bu istek karşısında şaşkına dönen ikizler ise yıllardır tek kelime etmemiş, sessizliğe bürünmüş ve bir cümleyle ölmüş annelerine nefret beslemekte, onları sevgisiz büyüttüğü için öfke duymaktadırlar.. Ama yine de bu onları annelerinin geçmişine gitmekten alıkoymaz..
Nevval.. Bir adam sever.. Vahap.. Nevval’in sevdalısıdır.. İki aşığı birbirinden ayıran ise aslında aşklarının ta kendisidir.. Bu ayrılık Nevval’i savaşın göbeğine sürükler.. Acılara şahit olan, acıları dindirmek için çabalayan Nevval ve yol arkadaşı Sevda, savaşın orta yerinde verdikleri bu mücadelede acıyı tatmaktan kaçamayacaktır..
"Zaman kafası kesilmiş bir tavuk gibi çılgınca bir o yana, bir bu yana koşuyor, kesik boynundan kan fışkırıyor ve biz o kanda boğuluyoruz.."
Oyun biraz uzun, 3 saat kadar sürüyor. İtiraf etmek gerek ki temponun düştüğü bölümler vardı. Sembolik sahneler (misal, doğum sahnesi) çok zekice kurgulanmıştı. Ve şahane de bir finali vardı! Dikkat! Kanınız donabilir, tüyleriniz diken diken olabilir!
Nevval’in üç dönemini canlandıran Iraz Yöntem, Fatma Öney ve Emel Göksu Keleş karakterin derinliklerini çok iyi analiz etmişler ve seyirciye geçirmeyi başarıyorlar. Hayatın Nevval’de bıraktığı tüm izleri oyun bittiğinde bizim içimizde bırakıp gidiyorlar.
Oyun çıkışında almaktan kendimi alıkoyamadığım kitapçıkta ise oyunla ilgili ilginç bir noktadan bahsediliyor. Yazar Mouawad, oyunun Lübnan’daki sahnelemesinin yaratım sürecinde oyuncularını doğaçlama yapmaları için serbest bırakıyor ve oyunun metni bu şekilde ortaya çıkıyor.. Yani iç savaşı gerçekten yaşamış kişilerin içindeki duygularla örülüyor ve oluşuyor metin.. Kitapçık diyor ki ; “Kelime işçiliği için düşünülmüş ve teknik olarak kurgulanmışsa bile bu küçük detay bizi çarpıcı bir gerçeğin karşısına çıkarır. Lübnan’da yaşanan savaş öylesine yoğun ve dolu acılar içerir ki , olayların yalnızca üzerinden geçmek, olayları yalnızca canlandırmak bile kendiliğinden şiirsel olana ulaştırır kişiyi...”
Oyun 2010 yılında sinemaya da aktarılmış. Kanadalı yönetmen Denis Villeneuve tarafından sinemaya “İçimdeki Yangın” adıyla aktarılan film, en iyi yabancı film dalında Oscar’a aday gösterilmiş.
Bir süredir ihmal ettiğimi düşünüp üzüldüğüm Devlet Tiyatroları ile tekrar yan yana gelmemi sağladı “Yanık”. Oyunun can alıcı cümlelerinden birinde de dediği gibi “Birlikte olduğumuz sürece her şey yolunda” : )
Size son lafım da şudur ki, bu oyunu kaçırmayın!
YANIK / İstanbul Devlet Tiyatroları
Yazar: Wadji Mouwad
Yönetmen : Cem Emüler
Çeviren : Cem Emüler
Dramaturg : Egemen Arslan
Dekor Tasarım : Ali Cem Köroğlu
Kostüm Tasarım : Ali Cem Köroğlu
Işık Tasarım : Akın Yılmaz
Müzik : Koray Kahraman
Yönetmen Asistanı : Tansel Öngel
Oyuncular
Fatma Öney, Tansel Öngel, Murat Karasu, Emel Göksu Keleş, Iraz Yöntem, Gökçe Erinç, Veda Yurtsever İpek, Engin Şahin, Atilla Can Çelebi, Fatih Sarı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder