30 Ekim 2010 Cumartesi

"KIYIYA OTURMANIN BÖYLESİ" VE MERVE ENGİN

Çok tanımadığım ama uzaktan sevdiğim Merve Engin’in ne olduğunu hiç tahmin edemediğim oyunu “Kıyıya Oturmanın Böylesi”nin prömiyerine uzman bir kadroyla teşrif ettik. Özellikle Burki, aramızda görmek istediğimiz ama nadir görebildiğimiz dostumuz olarak bizi mesud etti. Burçak dostumuz bizim için biletleri temin etmişti, biz de paşacık gibi gittik Kumbaracı50’ye. Uzun zamandır ilk defa, çok da bilinçli olmaksızın toplanan bu keyifli topluluk ile Kadıköy’den Kumabarcı50’ye giden yolda Karaköy’de ne yediğimizi anlatmıycam, ayıp denen bişi var!


Huyumuz olduğu üzre erkenden gittik Kumbaracı50’nin atmosferini soluduk. Giderek artan kalabalık içinde huysuzlanırken kapılar açıldııı ve numarasız olan yerlerden iyisine oturabimek için kıyın kıyın öne attım kendimi. Neticede en ortadan, sanırım en güzel yerden kaptık sandalyelerimizi.

Veeeee perdeeee! Diyyycemmm..Ama diyemiyorum Neden mi ?


Biz içeri girerken bir baktık Merve içerde bi yandan telefonla konuşuyo bi yandan dekorunu aksesuarını yerleştiriyo. Hmmm nedir bunun olayı derken derken bir baktık oyun başlamış! Meğersem Merve trafikte sıkışan diğer oyuncularla konuşuyomuş telefonda Efenim öğreniyoruz ki diğer 10 kişi gelemiyor, çaresiz iş başa düşüyor ve giyiyor kostümünü, alıyor eline masklarını Merve Engin.

Sahnenin teknik kurulumundan kaynaklanan birtakım sorunlar yaşandı, fakat saygılı oyuncumuz herkesin herşeyi açık ve net izleyebilmesini durumu oyuna da yedirerek mümkün kıldı.


Ben ilk defa Comedia Dell’arte izleyeceğim için ziyadesiyle meraklıydım. Oyun öncesinde de yüzeysel araştıma benzeri işlere girişmiştim ama çok başarılı olamamıştım. Ben de kendimi Merve Engin’in deneyimli kollarına bıraktım, on the job training meselesi gibi işi iş başında öğreneyim dedim.

Kıyıya Oturmanın Böylesi, birbirlerine delicesine aşık Lelio ve Flaminia’nın hikayesi. Lelio çıktığı bir gemi yolculuğunda kaza geçirir ve düştüğü adada Zampilla ile karşılaşır. Adada olanlar olurken Flaminia ise sevdiceğinin peşinden yollara düşer..

Comedia Gabriellina stili olan oyunda uşaklar, çiftimizin babaları, geminin kaptanı, gemi tayfası gibi sanırım 10 karakter var. Karakterlerin her biri birbirinden eğlenceli, birbirinden komik.Benim favorilerim Pantolone ve Zampilla! Zampilla’nın etkisinden hala çıkamadım Eng ile birbirimize “hı-hı-hı evet-evet-evet” diyerek dolaşıyoruz Bu şimdi size biraz manasız geldi tabii, oyunu izleyin ne demek istediğimi anlıycaksınız

Yazılacak o kadar çok şey var ki, oyunun büyüsünü kaçırırım diye ödüm kopuyo! Kısacası aslında oyun süper eğlenceli, ama bildiğiniz sıradan güldürülerden değil, belki hiç görmediğiniz bir tarzı da size sunuyor diğer yadan. Tek kişilik 10 karakterli bir gösteride hiçbir an “bu kimdi yaa? Pantolone Lelio’nun mu babasıydı ? Flaminia’nın uşağı hangisiydi?” benzeri sorularda boğulmuyorsunuz çünkü herşey masklarda ve aksesuarlarda açık ve net. Hikayeye kendinizi öyle kaptırıyorsunuz ki.. Hikaye de alengirli dolambaçlı bir hikaye değil, bildiğimiz gördüğümüz türden. Bildiğimizi bilmediğimiz bir yöntemle anlatıyor ve 50 dakika bizi çok eğlendiriyor Merve Engin.


Comedia Dell’arte’de bir kanava yazılırmış. Yani oyunun hikayesi. Kıyıya Oturmanın Böylesi’nin kanavasını, bu işin dünya çapındaki ustalarından ve Merve’nin de hocası olan Antonio Fava yazmış. Aynı zamanda maskları da hazırlamış ve oyunun süpervizörlüğünü üstlenmiş. Kanava üzerine metni Merve Engin yazmış, ve hatta geri kalan herşey de sadece Merve Engin’in başının altından çıkmış! Büyük çalışma, büyük özen ve hakedilen bir netice çıkmış ortaya..

Oyunun bitiminde, prömiyer olmasından sebepli bir teşekkür konuşması yapılıyor adet olduğu üzere. Öncesinde Merve soruyor “ilk defa bir prömiyere gelen var mı ?” kimseden bi işaret yok! “Sosyetenin içine düşmüşüz bu akşam!” Teşekkürlerini sunup alkışını alıyor ve kulise kaçıyor. O da ne! Alkışlar dinmiyor!dinmiyor! Merve kulisten tekrar koşuyor titreyerek ağlamaklı ikinci selamını veriyor ve gidiyor..Kapalı gişe oynanan bir prömiyer ve dinmeyen alkışlar!

Veeee fuayede bekleyen gülümseyen suratlar! Merve kulisten çıkıyor, yanına ilk gidenlerden biriyim! Edepsizce diyorum ki “geçmiş olsun”.. Merve ise “öyle demeyin noolur daha yeni başladım” diyerek lafı ağzıma tıkıyor ve ben başımı eğip içimden “kız haklı! Bu ne biçim laf- geçmiş olsun-!” diyorum ve bir daha asla bunu yapmamaya karar vererek oradan ayrılıyorum.

İstiklal boyunca oyundan konuşuyoruz tüm ekip çok eğlenmiş çok gülmüş. Efektler de çok akılda kalan cinsten ve komik, biribirimize kusma efekti yapıyoruz sürekli Barış’tan Comedia Dell’arte’nin teknik yanlarıyla ilgili bilgi alıyoruz, içimizde en konuya hakim kendisi çünkü. O sırada birkaç cümle sarfediyor oyunla ilgili, çok manalı ama pek akılda kalmayan cinsten Aklımda kalanları birleştiriyim bakalım bişeye benzetebilecek miyim ? ; “ Comedia Dell’arte tarzında yapılmış, tekniğine uygun, matematiği güzel kurulmuş ve üzeri güzel işlenmiş bir güldürü” Evet sanırım buna benzer bişiler söyledi

Sadece seyirci ağzından ise şunu söyleyebilirim ; Mutlaka izleyin pişman olmayacaksınz.

4 Kasım ve 25 Kasımda Kumbaracı50’de izleyebilirsiniz. Yalnız bence biletlerinizi önceden alın, prömiyeri bile kapalı gişe oynandı. Sonra demedi demeyin!

Veeeeee "Kıyıya Oturmanın Böylesi" Kadıköy'de!!! 11 Kasım perşembe akşamı 20:30'da Kadıköy Öykü Sahne'de izleyeblirsiniz. Öykü Sahne nerde mi ? Rexx Sineması'nın az ilerisindeki Burger King'in hemen karşısındaki pasajın içindeee!!!

Mervecim, gözlerinden öperim.

15 Ekim 2010 Cuma

BU "BOMBA" ELİNİZDE PATLAR!

Üç gündür elim bir türlü gitmiyor, yazamıyorum.Bir oyun hakkında iyi şeyler yazamayacağım zaman bi tıkanıyorum, tutukluk hasıl oluyor..Neticede emek var işin içinde, bir çalışma var..Oturduğum yerden “olmamış” demek içime sinmiyor. Karar mercii miyim ki ben ?

Neyse..Bunu yapmak zorundayım sayın okuyucularım!Bunu sizler için yapmak zorundayım!Yazmalıyım!

Salon İKSV’de ilk maceramızı yaşamak üzere yola çıktık 11 Ekim Pazartesi günü. Gündüzden biletilerimizi alan Onurs ile tünelde buluşup yürüdük İKSV binasına doğru. Eng ve Onurs eşliğinde o derece şuursuz yürüdüm ki bilmiyorum nerden döndük nerden geçtik. Tünelden 8 dakika civarında süren bir yürüyüş ile mekana ulaştığımızda saatlerimiz 19:55 idi. Yani 15 dakikalık oyuna 35 dakika önceden giderek bir rekora imza attık diyebiliriz.

Girişin altındaki tükanı gezelim bari dedik..İçeri bir girdik! Herşey özel tasarım mübarek! Neyse, bize ne gerek sütlü börek diyerekten çıktık dışarı ki bir de ne görelim! 25 dk kadar sonra izyeleceğimiz oyunun oyuncuları Bülent Emin Yarar, Bartu Küçükçağlayan ve Batur Belirdi kapının önünde sohbet etmekteler. Belli ki 19:30 seansının ardından hava almaya çıkmışlar..Fekat biz oyundan hemen önce kahramanlarımızı insan formunda görünce biraz irkildik!OnurS’un gerçeklik duygusu bile kaçmak üzereydi ki son anda arkamızı dönüp kurtardık kendimizi bu girdaptan.

15 dakikalık oyuna 35 dk. erkenden gelen 3 şahsiyet olarak oyundan 10 dk. kadar önce salondaki yerimizi aldık. İlk defa gördüğümüz İstanbul’un bu güzel Salon’unu uzun uzun inceledik ve bilmiş yorumlar yaptık. Aaaa robot ışık kullanmışlar, yok efendim o projeksiyon yansıtılan şey mikadan yapılmıştır, ne bileyim seyircilerin sandayede oturması ve tek düzlemde olması mantıklı mıdır ?, neymiş efendim portatif salon iyiymiş de oyunlara göre salon düzenlenebilirmiş.. Bir anda salon eksperti olduk!

Derken son 2 dakikada Burçak da yetişti ve oyun başladı!


Sahnede duran 5 beyaz sandalyede yerini alan oyuncular başladı bize bomba patlamadan önceki 15 dakikalarını anlatmaya. Çok güzel.. Canan Ergüder iyi konuşuyor.Diksyon, artikülasyon süper, son hız döktürüyor. Daha sonra bir röportajında okuduğum üzre kendisi bu rolde telaffuzunun yeterli olup olmayacağı konusunda şüpheye düşmüş rol teklif edildiğinde. Yıllarca Amerika’da yaşamış olduğu için yani bu şüpheler. Fakat bildiğimiz kadarıyla kendisi süper hırslı bir insan olduğundan eminim ki oldukça fazla çalışmış.Ve bence başarmış! Fırtına’da onu Caliban olarak izledikten sonra hayal kırıklığına uğrarım diye çok korkmuştum, neyse ki korktuğum başıma gelmedi.

Bartu! Zihnimde sana psikopat adam rolleri yapıştı! Bu abartıları güzel yapıyorsun diye sayın Berkun Oya, Hoop Gitti Kafa’da da sana benzer rol vermiş..Ya da belki sayın Bartu Küçükçağlayan benzer iki karakter yaratmış, bilmiyorum..Güzel..Ama aynı. Sanki Bartu’dan çok farklı, çok güzel şeyler daha çıkabilir gibi ama bi gösterseeee.. Desenize 15 dakkada ne göstersin ki ?

Evet biz de çıkışta bunun benzerini söyledik. Bize ne anlattılar ki ? Oyuna gitmeden önce büyük umutlarımız vardı..Berkun Oya hayranları olarak, kesin aptallaşıp çıkıcaz oyundan diyorduk. Veeee evet aptallaştık ama boşluktan! Bize ne anlattı ne verdi oyun? Bunu hala bulamadık mesela..Berkun Oya’nın hatırına hala bişeyler arıyoruz izlediklerimizde ama…
“Sahnelediği tiyatro oyunlarında kendine özgü tarzıyla dikkat çeken Berkun Oya’nın yazıp yönettiği Bomba” cümlesiyle tasvir edilen oyun gerçekten kendine özgü olmuş bu bir gerçek Bizde pek bişi kalmadı çünkü oyundan sonra.

Bir de önümüzde oturan çiftten bahsetmeden edemiycem! Oyun başlamadan önceki son 10 dakikayı öpüşerek geçirdiler, ışıklar sönünce ayrıldılar.Oyun bitiminde de bayan kısmının “nası yaaa?? oyun bitti mi şimdii? yok canım ara falan vermiştir..Aaa herkes gidiyo amaaa ?” sözlerine şahit olduğum için önce afalladım, sonra çok da haksız olmadığına karar verdim

Efenim oyuna döneyim, oyundan bahsedeyim istiyorum ancak söyleyecek de bişey bulamıyorum.. Belki de biz gözümüzde çok büyüttük, bu da olabilir..Ama siz söyleyin, kadroyu görünce büyük umutlara kapılmıyor mu insan ?

Bir başka Berkun Oya oyunu olan “Bayrak” ı da izleme niyetimiz vardı..Hala var..Ama sanırım “Bomba”yı izleyenler olarak Berkun Oya ile ilişkimize bir süre ara vermemiz gerekiyor..Zaman herşeyin ilacı neticede..

12 Ekim 2010 Salı

8. TİYATRO ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU

Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’nin, İ.B.B. Şehir Tiyatroları’nın organizasyon ortaklığıyla gerçekleştirdiği 8. Tiyatro Ödülleri 2010 Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde sahiplerini buldu…

YILIN YAPIMI: MEFİSTO –İBB Şehir Tiyatroları

YILIN YÖNETMENİ: MEHMET BİRKİYE – “Cimri”-Kent Oyuncuları

YILIN KADIN OYUNCUSU: DEMET EVGAR – “Cimri”- Kent Oyuncuları

YILIN ERKEK OYUNCUSU: YETKİN DİKİNCİLER – “Profesyonel”-İstanbul Devlet Tiyatrosu

YILIN OYUN YAZARI: AYŞE BAYRAMOĞLU – “Hakiki Gala”-Tiyatro TEM

YILIN ÇEVİRMENİ: BİLGE EMİN - İntiharın Son Provası-İst. ŞT

YILIN SAHNE TASARIMCISI: IŞIN MUMCU – “İmparatorluk Kuranlar”-İstanbul Devlet Tiyatrosu

YILIN GİYSİ TASARIMCISI: BAŞAK ÖZDOĞAN PİRİM – “Cimri”- Kent Oyuncuları

YILIN IŞIK TASARIMCISI: F. KEMAL YİĞİTCAN – “Coriolanus”- İBB Şehir Tiyatroları

YILIN OYUN MÜZİĞİ: TOLGA ÇEBİ - "7"/Sekspir Müzikali-Oyun Atölyesi

YILIN KOREOGRAFI: VARVARA ŞTEFANESCU – “Bakhalar”- İBB Şehir Tiyatroları

11 Ekim 2010 Pazartesi

HAZİN BİR HİKAYE - DÖRT KİŞİLİK BAHÇE

Sonundaaaaa 2010-2011 sezonunu açtım! İzlemek için göz koyduğum oyunlardan birisi olan Dört Kişilik Bahçe’nin prömiyeri ile Şehir Tiyatroları‘ndan giriş yaptım. İlk defa bir prömiyere gittim, çok heyecanlı! Oyunun müziklerini yapan dostum Burçak Çöllü dolayısıyla iştirak ettiğim bu ilk prömiyer deneyimimden oldukça memnun kaldım..

Birkaç hafta önce dedim ki “Burçakcım ben prömiyere gelemiyorum, provam var”.Sonra bir hüzün çöktü içimeee.. 6 Ekim provasının iptaliyle beraber ilerleyen günlerin birinde aldım biletimi.. Bir kısım kişilerle organizasyon yaptım, bir kısım organizasyon da benden bağımsız olarak halihazırda yapılmıştı.

Sevgili dostum Onurs bir hevesle bilet aldı fekat trafik dolayısıyla oyuna yetişemedi.Oysa biz, yani Esra ve ben yarım saat önceden fuayedeki yerimizi almış, kahvelerimizi yudumluyor, havayı kokluyorduk. Ortamdaki heyecanı hissettik, broşürü sindire sindire okuduk, çevreyi kolaçan ettik. Prömiyer havası normalden daha heyecanlı tabiii..

Derkeeeenn Çöllü dostum biz içeri girmeden yanımıza geldi, haydi hayırlısı dedik aldık salondaki yerimizi. Başladık dekoru incelemeye! İncele incele bitecek gibi değil dekor..Detay detay detay işlenmişşş, üstüne de bir dolunay kondurulmuş. Konak, kuru yapraklar, dallar, ağaçlar..Görkeminden geçilmiyor!

Veee Perde!

Oyun başladı ve önümüzden Sevil Akı geçti! Bi içim titremedi desem yalan olur.. Bahçedeki yemek masasında başlayan Dört Kişilik Bahçe, gerçekten de bir bahçede dört kişilik bir yaşamı anlatıyor bize.. Oyunu Murathan Mungan yazmış, Ersin Umulu yönetmiş. Yönetmen Ersin Umulu şöyle demiş ; “Okurken beni etkileyen ve öyküde, “eski bir peyzajda solmuş bir eskiz gibi” betimlenen çınar ağacı, reji yorumunun da çıkış noktası oldu ve bu doğrultuda uzamı çınar ağacı belirleyerek bahçe ve konakla bütünleşti. Çünkü çınar ağacı; yeni inşaatlar, apartmanlar arasında sıkışmış eski ahşap konağı, değişen İstanbul’u, aile bireylerinin yalnızlıklarını ve sırlarını, yok olmaya yüz tutmuş tüm değerleri köklerinde saklıyor, oyunun anlamını içinde barındırıyordu.”



İşte bu çınar ağaçlı konağın etrafında şekillenen yaşamlar.. Bir aile.. Bir parça hüzün.. Hüznün başrolünde Fatma Aliye.. Duvar gibi bir anneye yaranmak için harcanmış bir ömür Fatma Aliye’ninki. Oysa Talia isyan etmiş, ablasının yapamadığını, cesaret edemediğini yapmış ve çekip gitmiş yıllar önce..Fatma Aliye’nin kaderini de biraz Talia’nın gidişi belirlemiş.


Oyun biraz yavaş ilerliyor, gerçiii prömiyer olmasından kaynaklı bir tempo sorunu olabilir ama neticede yavaştı Genel hava biraz hüzünlü, hatta biraz değil bayaaa hüzünlü. Ama kasvetli değil, lütfen aradaki farkı görmezden gelmeyelim! Tek perde olan oyunda arada ufak gülmeceler de olmakla beraber, sonunda iki damla yaş süzüldü gözlerimden..


Sevil Akı! Sen nasıl bir insansın! Yani sahnede demek istiyorum O kadar doğal, o kadar inandırıcı, o kadar gerçek ki..Gerçekten Fatma Aliye! Her hareketiyle, her mimiğiyle, ağzından çıkan her sözle, gözünde duran her bakışla Fatma Aliye..İnanılmaz! O nasıl bir ağlamaktır? Gözünden yaş fırlatmak nasıl bir şeydir ? Evet evet..ağlamak değil onunki, gözünden yaş süzülmek falan değil..Bildiğiniz, gözyaşının elmacık kemiğine inmeden damladığını gördüm..

Keşke aynı şeyi Esin Umulu için de söyleyebilseydim..Sevil Akı’nın yanında çok donuk bir oyunculuğu var gibi geldi bana. Yine ilk oyun heyecanına verilebilir, zira ilk girdiğinde oldukça tutuktu, zamanla bir nebze daha açıldı diyebilirim.

Oyun sonunda bütün ekip sahneye çıktı, Sevil Akı “gecenin davet edeni” olarak herkesin adını okudu, sahneye çağırdı. Burçak Çöllü ile ilgili söyleyeceklerim ise burada başlıyor. Sahneye şöyle çağırıldı ; “Buraya bir yıldız koymak istiyorum..Benim için çok özel bir isim..Bu ismi ileride çok duyacaksınız.. Müzik:Burçak Çöllü..” Bu lafın üzerine daha fazla yorum yapılabilir mi ?

Bütün ekibin eline sağlık derkeeennn bir şeyi atladığımı farkediyorum..Broşürün kapağındaki fotoğraf! Fotoğrafa bir görsel derinlik katılmak istendiğinden dolayı mıııı, benim anlayamadığım derin bir anlamı olduğundan dolayı mııı, baskı hatasıdan dolayı mıııı bilemiyorum ama fotoğraf bir miktar kaymış, yazık olmuş.

İzlemek isteyenler için Dört Kişilik Bahçe Ekim ayı boyunca Şehir Tiyatroları Ümraniye Sahnesi’nde.

Saygılar sunar, bir sonraki oyunda görüşmek üzere yazıma burda nokta koyarım.

6 Ekim 2010 Çarşamba

Tiyatro Ödülleri - 2010 Adayları

Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’nin, İ.B.B. Şehir Tiyatroları’nın organizasyon ortaklığıyla gerçekleştireceği 8. Tiyatro Ödülleri 11 Ekim Pazartesi akşamı Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde sahiplerini bulacak.
Adaylar açıklanmış ;

YILIN YAPIMI
PROFESYONEL-İstanbul Devlet Tiyatrosu
ŞÖLEN-Tiyatro Stüdyosu
MEFİSTO –İBB Şehir Tiyatroları
AÇIK SAÇIK BİRKAÇ POLAROİD-Tiyatro Sıfır 0.2
HAKİKİ GALA – Tiyatro TEM

YILIN YÖNETMENİ
AHMET LEVENDOĞLU- “Şölen”-Tiyatro Stüdyosu
EYÜP EMRE UÇARAY – Açık Saçık Birkaç Polaroid-Tiyatro Sıfır 0.2
MEHMET BİRKİYE – “Cimri”-Kent Oyuncuları
NESRİN KAZANKAYA – “Annemin Cesareti”-İstanbul Devlet Tiyatrosu
RAGIP YAVUZ – “Mefisto”-İBB. Şehir Tiyatroları
YİĞİT SERTDEMİR – “Fâili Müşterek”-Altıdan Sonra Tiyatro

YILIN KADIN OYUNCUSU
AYŞE SELEN – Hakiki Gala-Tiyatro TEM
AHU TÜRKPENÇE – “Sondan Sonra”-Duru Tiyatro
DEFNE HALMAN – “Quintet/Bir Dönüşüm Beşlemesi”-Tiyatro Pera
DEMET EVGAR – “Cimri”- Kent Oyuncuları
YILDIZ KENTER – “Kraliçe Lear”-Kent Oyuncuları
ZUHAL OLCAY – “Şölen”-Tiyatro Stüdyosu

YILIN ERKEK OYUNCUSU
ENGİN ALKAN – “Tarla kuşuydu Jüliet”- İBB. Şehir Tiyatroları
CELAL KADRİ KINOĞLU –“ İmparatorluk Kuranlar”- İstanbul Devlet Tiyatrosu
ŞEHSUVAR AKTAŞ – “Hakiki Gala”-Tiyatro TEM
TOLGA YETER – “Merhaba Hoşça kal”- İstanbul Devlet Tiyatrosu
USHAN ÇAKIR – “Korku Tüneli”-Tiyatro Sıfır 0.2
YETKİN DİKİNCİLER – “Profesyonel”-İstanbul Devlet Tiyatrosu

YILIN OYUN YAZARI
AYŞE BAYRAMOĞLU – “Hakiki Gala”-Tiyatro TEM
BEHİÇ AK – “İki Çarpı İki”- İstanbul Devlet Tiyatrosu
BERKUN OYA – “Bomba”-Krek Tiyatro
DENİZ ALTUN – “Güle Ağıt”-Bakırköy Belediye Tiyatroları

YILIN ÇEVİRMENİ
BAŞAR SABUNCU/BİLGE EMİN – Profesyonel-İst. DT.
BİLGE EMİN – İntiharın Son Provası-İst. ŞT
ZEYNEP AVCI – Vahşet Tanrısı-İst. DT.

YILIN SAHNE TASARIMCISI
BARIŞ DİNÇEL – “Cimri”-Kent Oyuncuları
BENGİ GÜNAY – “7″/Sekspir Müzikali-Oyun Atölyesi
EFTER TUNÇ – “Kredi Kartı/Vak’aaa”- İstanbul Devlet Tiyatrosu
IŞIN MUMCU – “İmparatorluk Kuranlar”-İstanbul Devlet Tiyatrosu
NURULLAH TUNCER – “İntiharın Genel Provası”-İBB Şehir Tiyatroları
ŞİRİN DAĞTEKİN – Annemin Cesareti- İstanbul Devlet Tiyatrosu

YILIN GİYSİ TASARIMCISI
BAŞAK ÖZDOĞAN PİRİM – “Cimri”- Kent Oyuncuları
MİHRİBAN ORAN –“ İmparatorluk Kuranlar”- İstanbul Devlet Tiyatrosu
TOMRİS KUZU – “Mefisto”- İBB Şehir Tiyatroları
ZUHAL SOY- “Coriolanus”- İBB Şehir Tiyatroları

YILIN IŞIK TASARIMCISI
AKIN YILMAZ – “İmparatorluk Kuranlar”- İstanbul Devlet Tiyatrosu
F. KEMAL YİĞİTCAN – “Coriolanus”- İBB Şehir Tiyatroları
MUSTAFA TÜRKOĞLU – “Binali İle Temir”- İBB Şehir Tiyatroları
NURULLAH TUNCER – “Dünyanın Ortasında Bir Yer”- İBB Şehir Tiyatroları
SERHAT AKIN –“ Lozan”- İstanbul Devlet Tiyatrosu
ŞAHİKA TEKAND – “Karanlık Korkusu”-Stüdyo Oyuncuları

YILIN OYUN MÜZİĞİ
CUMHUR BAKIŞKAN – “Kuzguncuk Türküsü”- İstanbul Devlet Tiyatrosu
TAMER ÇIRAY – “Kredi Kartı/Vak’aaa”- İstanbul Devlet Tiyatrosu
TOLGA ÇEBİ – “7″/Sekspir Müzikali-Oyun Atölyesi
SELİM CAN YALÇIN – Mefisto- İBB Şehir Tiyatroları

YILIN KOREOGRAFI
ERDAL UĞURLU – “Kral Dairesi”-İstanbul Devlet Tiyatrosu
SENEM OLUZ – “Tarla kuşuydu Jüliet”- İBB Şehir Tiyatroları
VARVARA ŞTEFANESCU – “Bakhalar”- İBB Şehir Tiyatroları

Adını son zamanlarda duymaya başladığım Tiyatro Sıfır Nokta İki..Adaylar arasında ilgimi çekti, inceledim..Bir de baktım ki ne göreyim! Mehmet Nuri Yavuzer! Lisedeki matemetik öğretmenimin oğlu! Yok artık! Nuri Yıldız Teknik’te okurken birkaç ay da birlikte bir proje için çalışmıştık üstelik. Başarılar diliyorum!

İlgimi çeken bir diğer nokta ; Yılın Kadın Oyuncusu dalında İstanbul Devlet Tiyatrosu ve İBB Şehir Tiyatroları’ndan hiç aday olmaması! Şaşırdım doğrusu.. Genelde bu iki yapıdan adaylar ağırlıktayken Yılın Kadın Oyuncusu adaylarının tümü özel tiyatrolardan..

Bir de internette gördüğüm bültende Yılın Oyun Çevirmeni dalındaki adaylarda “İntiharın Son Provası” yazıyor Bilge Emin’in çevirdiği İBB Şehir Tiyatroları oyunu olarak..Zannımca bu “İntiharın Genel Provası” olmalı..Yazım yanlışı diyelim, yine deee belirtmeden geçmeyelim

Üstelik “Sıfır Nokta İki” olan grubun ismi de “Tiyatro Sıfır 0.2″ olarak yazılmış.. Ntvmsnbc sitesinde bile düzeltme yapılmadan yayınlanmış bülten.. Hiç mi okumazsınız yayınladığınız bülteni be arkadaş! Ya da bülteni yazıp gönderenler hiç mi kontrol etmez ?

Neyse..Ben de adayları bültenden aldığım gibi yayınladıııımmm, gördüğüm hataları da fütursuzca belirttim!

Evet..11 Ekimde açıklanacak sonuçları merakla bekliyoruz..