1 Ocak 2011 Cumartesi

FAİL-İ MÜŞTEREK

Yiğit Sertdemir'e bir bulaştınız mı kurtulamıyorsunuz. Virüs gibi yayılıyor bünyenize..Sürekli yeni işlerini izlemek istiyorsunuz.. Bir tane daha bir tane daha..


Bana da bu virüs bulaştı artık sayın okuyucu.. Yiğit Sertdemir'in yazdığı, yönettiği ya da oynadığı oyunları görmek, görmek ve görmek istiyorum.. Bu dürtüden hareketle, Onurs bizi Fail-i Müşterek için bilet alırken aradığında gelmiyoruz demek pek mümkün değildi. Teklifi kabul ettik ve kendimizi Kumbaracı50'de bulduk. Biraz koşturmacalı da olsa geç kalmadık, hatta fuayede zaman bile geçirebildik. Bu arada fuayede, Geniş Aile dizisindeki Ulvi karakteriyle adını duyuran Bülent Çolak da arkadaşlarıyla beraber fuayeyi bizimle paylaşmaktaydı.


Onurs, Burçak, Barış, Eng ve ben geçen seferden farklı olarak Burki aramızda olmadığı için kendisini andık ve başımız önümüzde girdik salondan içeri. Kapış kapış bir halde, görüş açısı iyi bir noktaya kapağı attık.

Veeeee ışık!

Üçüncü farklı yerleşimini gördüğüm Kumbaracı50'nin daha kaç farklı yerleşimi olabilirdi acaba ? Sahneyi alırız eviririz çeviririz yaklaşımından hareketle yine değişik bir kurulumla başladı Yiğit Sertdemir derdini bizimle paylaşmaya..


Öncelikle sorarım size Fail-I Müşterek ne demektir ? Fail-i Müşterek Osmalıca’da suç ortağı demektir..Bu oyunuyla da manasına uygun bir biçimde ortak olduğumuz suçları göz önüne seriyor Yiğit Sertdemir..Oyunda, failleri bilinmeyen yani Fail-i Meşhul cinayetleri anlatıyor ve oyun tanıtımlarında diyor ki ;

“Göz göre göre, inatla sürdürülen müthiş suskunluğumuzun, kara mizah avazı! Müşterek fiiller borsası…Önce utanmak, sonra unutmak için…Tek kişilik bir ödeşme…” “ Birgün herkes onbeş dakikalığına insan olacak… O güne kadar…Tüm fiiller…Müşterek…”


Yanlış hatırlamıyorsam 5 farklı oyunla sarstı bizi oyun. Sarstı diyorum çünkü her biri unuttuğumuz, unutturulan meçhulleri tekrar hatırlattı bize..Tekrar o sızıyı hissetmemizi sağladı..Benim en çok etkilendiğim ise, hiç konuşmadığı, kendi kurup kendi bozduğu, hatta yasını bile kendi tuttuğu bölümdü..Cinayet mahallini bile kendi kuran fail kişi, herşeyi izleyip bir de toparlayıp gider..Aslında herşey açıktır, fail de fiilin başındadır fakat biz görmeyiz..


Oyunda isyan eden gencin feryatları ise o kadar doğruydu ki.. “Beni siz böyle apolitik yaptınız, siz bu hale getirdiniz, şimdi de kalkmış neden bu gençlik apolitik diyorsunuz…” fikrini çerçeveleyen bölümde, zamanında politik ortamlarda canı yanan ebeveynlerin, çocuklarının da canı yanmasın diye onları politikadan uzak tutması ve büyüyen bu çocukların günümüzde apolitik olarak adledilmesine isyanı duruyor karşımızda.. Diyecek bişey yok…



Bir bölümünde ise, kendi durumlarını konu edinmesi bizi bizden aldı ☺ Bilirsiniz Kumbaracı50 ilk açıldığı zamanlarda Özen Yula’nın “Yala Ama Yutma” isimli oyununa mekan olacak diye, bir gazetenin kışkırtmasıyla tehditler almış, hatta yangın merdiveni bahane edilerek kapısına kilit vurulmuştu.. Kendi yaşadıklarını da katarak harman etmiş Yiğit Sertdemir içindekileri..


Video gösterimleriyle de desteklenen oyun için yazımından sahnelenmesine kadar çok emek harcandığı ortada..



Çok güzel, çok manalı, çok içten, çok güzel yazılmış, çok güzel oynanamış, çok güzel olmuş bir oyun Fail-i Müşterek..Bence kaçırmayın...


Çıkışta oyuncuyla sohbet vardı fakat ben ne diyeceğimi bilemediğim için gidemedim ☺ Keşke gidip en azından eline sağlık deseymişim Yiğit Sertdemir’e.. Eğer bu yazıyı okursa, burdan söylemiş olayım ☺

Saygılar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder