Şimdi bilgisayarın karşısına geçtim ve düşündüm ; Ekip Tiyatrosu'nun kaç oyununu izledim ? Hmmm evet Largo Desolato var.. Şimdi bahsini açacağım Öğüt var.. Başkaaaaaa... Hmmmm.. Aaaa nası ya ? Başka yok mu ? O kadar mı izlemişim ? Hadi canım! Ben sitelerini bi açıyım bakıyım, kesin vardır da şimdi aklıma gelmedi.. Yok vallahi gerçek sadece 2 oyunlarını izlemişim. Peki neden sanki daha fazla izlemiş gibiyim ? İşte bu sorunun cevabı nerde gizli onu bile bilmiyorum!
Halbuki ekibe kendimi pek yakın hissetme halindeyim durup duruken. Sanırım Cem Uslu'yu başka oyunlarda da izlediğimden olabilir. Camianın gülü olduğumdan ödül törenlerinde falan karşılaştığımızdan olabilir.. Ödül töreninde benim ne işim var arkadaş ? : ))))))
Neyse efendim konuyu pek dağıttık toplanalım, kendimize gelelim. "Öğüt"ü izlemek için sevdiceğimi taktım koluma düştüm İkinci Kat yoluna. Biletimizi alıp Manda Batmaz'da çayımızı içtikten sonra camianın diğer gülleriyle birlikte fuayede beklemeye başladık. İçeri girdik, önlere ulaşmak için kibarca büyük adım hamleleriyle falan neyse ki üsturuplu bir yer edindik.
Cem Uslu tarafından yazılıp yönetilen oyun çook basitçe söylemek gerekirse bir aile dramını anlatıyor. Zaten bu dramatikliği oyunun fotoğraflarına bakınca da anlayabilirsiniz o suratlarla komedi oynayacak değiller! Fakat buradaki mesele yine inceliklerde! Hayatın içinden o kadar hassas bir yeri tutmuş ki, hak vermeden edemiyorsunuz.
Mutaassıp kızımız Mine (Sema Mumcu) ve zengin şımarık patron oğlu Erdem (Erman Bağrı) arasındaki münasebet ile başlıyor hikayemiz. İşin burasında biraz klasik fakir kız zengin oğlan hikayesi var ama Erdem'in Nuri Alço tavrının altında travmatik bir durum söz konusu.
Diğer yandan hasta anne kişisi (Sevil Akı) ve hasta anneye iğrenç davranan baba kişisi (Kerem Atabeyoğlu) ile haşır neşir oluyoruz. Aşkla başlayan bir hikayenin geldiği durumda kimin haklı kimin haksız olduğuna asla karar veremediğiniz, aşktan tükenmiş bir aile izliyoruz hüzünlenerek.
Ve bu iki hikayenin birleştiği yerde biraz tesadüfler biraz hayatın cilveleri çıkıyor karşımıza. Tanıtım yazısı diyor ki ; "Mutluluğumuzun sebebi nedir?... Trajedimizin sebebi nedir?... Kişi, arzuları için neler yapabilir?... İnsan mutlu olmak istiyor, mutluluğu için çabalıyorsa eğer, ne oluyor, nasıl oluyor da yaşamımız en beklenmedik anlarda bir trajediye dönüşebiliyor?"
Oyunun bizi bizden alan detayı ise bir erkeğin bir kadına "sen benim sevdiğim kadını öldürdün!" diye nefret kusması oldu. Yani hala aşık bir adamın, yaşayan ölü karısına serzenişi.. Yani kendinden vazgeçmenin aslında herkesten vazgeçmek olduğunu görememiş bir kadının bitmişliği..
Tabii hikayenin bu kısmından etkilenmemizin çok önemli bir sebebi de Sevil Akı ve Kerem Atabeyoğlu'nun muhteşem oyunculukları oldu.. O kadar ince düşünülmüş.. O kadar detayda yürünmüş.. O kadar ustalıklı oyunculuklar ki.. Gözünün bakışında, kaşını çatışında, bardağı tutuşunda ruh olan.. Ağzını silişinde, oğlunu sevişinde, televizyon izleyişinde can bulan.. O kadar keyifli.. O kadar gerçek.. O kadar.. Ne denirse artık.. Bak bana bile kafiye falan yaptırdı yani gerisini siz düşünün. :)
Oyundaki diğer oyuncular da bu iki duayen kadar olmasa da iyi oyunculuklar koyuyorlar ortaya.. Sadece bazen aynı sahneyi icra ederlerken aradaki tecrübe farkı görünür hale geliyor. Eeee tabii zordur şimdi Kerem Atabeyoğlu ile karşılıklı oynamak.. Sevil Akı ile aynı sahneyi paylaşmak.. Çok şanslılar!
Dekor çözümlerini gayet beğendim, sık sahne değişimi olduğu için oldukça pratik bir dekor tasarımı yapılmış. Dekor tasarımcıları belli ki Legolarla pek vakit geçirmişler zamanında :)
İzlediğimiz ikinci Ekip Tiyatrosu oyununun hemen ardından, gözümüzü "Parti" oyununa dikerekten yolumuz devam ediyoruz. Hadi siz de geride kalmayın izleyin Öğüt'ü de! :)
Bu arada İkinci Kat'ta izlediğimiz son oyun da Öğüt oldu.. Olivio Han, otel yapımı için yıkılıyor.. Bir sahne daha kentsel dönüşüme kurban giderken biz de ancak arkasından bakıp iç geçirebiliyoruz..
ÖĞÜT / EKİP TİYATROSU
2 Perde / Ara hariç 115 dakika.
Yazan ve Yöneten: Cem Uslu
Reji Asistanları: Simel Aksünger, Ayşegül Uraz
Dekor: Ertürk Erkek, Öner Serkan Şimşek
Işık Tasarım: Ertürk Erkek
Kostüm, Aksesuar: Duygu Yetiş
Orijinal Müzik: Doğa Ebrişim
Halbuki ekibe kendimi pek yakın hissetme halindeyim durup duruken. Sanırım Cem Uslu'yu başka oyunlarda da izlediğimden olabilir. Camianın gülü olduğumdan ödül törenlerinde falan karşılaştığımızdan olabilir.. Ödül töreninde benim ne işim var arkadaş ? : ))))))
Neyse efendim konuyu pek dağıttık toplanalım, kendimize gelelim. "Öğüt"ü izlemek için sevdiceğimi taktım koluma düştüm İkinci Kat yoluna. Biletimizi alıp Manda Batmaz'da çayımızı içtikten sonra camianın diğer gülleriyle birlikte fuayede beklemeye başladık. İçeri girdik, önlere ulaşmak için kibarca büyük adım hamleleriyle falan neyse ki üsturuplu bir yer edindik.
Cem Uslu tarafından yazılıp yönetilen oyun çook basitçe söylemek gerekirse bir aile dramını anlatıyor. Zaten bu dramatikliği oyunun fotoğraflarına bakınca da anlayabilirsiniz o suratlarla komedi oynayacak değiller! Fakat buradaki mesele yine inceliklerde! Hayatın içinden o kadar hassas bir yeri tutmuş ki, hak vermeden edemiyorsunuz.
Mutaassıp kızımız Mine (Sema Mumcu) ve zengin şımarık patron oğlu Erdem (Erman Bağrı) arasındaki münasebet ile başlıyor hikayemiz. İşin burasında biraz klasik fakir kız zengin oğlan hikayesi var ama Erdem'in Nuri Alço tavrının altında travmatik bir durum söz konusu.
Diğer yandan hasta anne kişisi (Sevil Akı) ve hasta anneye iğrenç davranan baba kişisi (Kerem Atabeyoğlu) ile haşır neşir oluyoruz. Aşkla başlayan bir hikayenin geldiği durumda kimin haklı kimin haksız olduğuna asla karar veremediğiniz, aşktan tükenmiş bir aile izliyoruz hüzünlenerek.
Ve bu iki hikayenin birleştiği yerde biraz tesadüfler biraz hayatın cilveleri çıkıyor karşımıza. Tanıtım yazısı diyor ki ; "Mutluluğumuzun sebebi nedir?... Trajedimizin sebebi nedir?... Kişi, arzuları için neler yapabilir?... İnsan mutlu olmak istiyor, mutluluğu için çabalıyorsa eğer, ne oluyor, nasıl oluyor da yaşamımız en beklenmedik anlarda bir trajediye dönüşebiliyor?"
Oyunun bizi bizden alan detayı ise bir erkeğin bir kadına "sen benim sevdiğim kadını öldürdün!" diye nefret kusması oldu. Yani hala aşık bir adamın, yaşayan ölü karısına serzenişi.. Yani kendinden vazgeçmenin aslında herkesten vazgeçmek olduğunu görememiş bir kadının bitmişliği..
Tabii hikayenin bu kısmından etkilenmemizin çok önemli bir sebebi de Sevil Akı ve Kerem Atabeyoğlu'nun muhteşem oyunculukları oldu.. O kadar ince düşünülmüş.. O kadar detayda yürünmüş.. O kadar ustalıklı oyunculuklar ki.. Gözünün bakışında, kaşını çatışında, bardağı tutuşunda ruh olan.. Ağzını silişinde, oğlunu sevişinde, televizyon izleyişinde can bulan.. O kadar keyifli.. O kadar gerçek.. O kadar.. Ne denirse artık.. Bak bana bile kafiye falan yaptırdı yani gerisini siz düşünün. :)
Oyundaki diğer oyuncular da bu iki duayen kadar olmasa da iyi oyunculuklar koyuyorlar ortaya.. Sadece bazen aynı sahneyi icra ederlerken aradaki tecrübe farkı görünür hale geliyor. Eeee tabii zordur şimdi Kerem Atabeyoğlu ile karşılıklı oynamak.. Sevil Akı ile aynı sahneyi paylaşmak.. Çok şanslılar!
Dekor çözümlerini gayet beğendim, sık sahne değişimi olduğu için oldukça pratik bir dekor tasarımı yapılmış. Dekor tasarımcıları belli ki Legolarla pek vakit geçirmişler zamanında :)
İzlediğimiz ikinci Ekip Tiyatrosu oyununun hemen ardından, gözümüzü "Parti" oyununa dikerekten yolumuz devam ediyoruz. Hadi siz de geride kalmayın izleyin Öğüt'ü de! :)
Bu arada İkinci Kat'ta izlediğimiz son oyun da Öğüt oldu.. Olivio Han, otel yapımı için yıkılıyor.. Bir sahne daha kentsel dönüşüme kurban giderken biz de ancak arkasından bakıp iç geçirebiliyoruz..
ÖĞÜT / EKİP TİYATROSU
2 Perde / Ara hariç 115 dakika.
Yazan ve Yöneten: Cem Uslu
Reji Asistanları: Simel Aksünger, Ayşegül Uraz
Dekor: Ertürk Erkek, Öner Serkan Şimşek
Işık Tasarım: Ertürk Erkek
Kostüm, Aksesuar: Duygu Yetiş
Orijinal Müzik: Doğa Ebrişim
Oynayanlar
ERDEM: Erman Bağrı
MİNE: Sema Mumcu
UMUT: Engin Aydın
ÂLİM: İsmail Sağır
HAYAT: Sevil Akı
ADAM: Kerem Atabeyoğlu
MİNE: Sema Mumcu
UMUT: Engin Aydın
ÂLİM: İsmail Sağır
HAYAT: Sevil Akı
ADAM: Kerem Atabeyoğlu
13 Ocak 2014, Pazartesi
20 Ocak 2014, Pazartesi
27 Ocak 2014, Pazartesi
SAAT: 20.30
YER: Salon İKSV
20 Ocak 2014, Pazartesi
27 Ocak 2014, Pazartesi
SAAT: 20.30
YER: Salon İKSV
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder