11 Ekim 2012 Perşembe

EDINBURGH VOLUME 1 - GULLIVER'S TRAVELS (GULLIVER'İN GEZİLERİ)

"Madem festivale gittin yazsana hanım!" diyen sesinizi duyar gibiyim. Üzerimdeki bu atıl halden kurtulup hepsini tek tek yazıcam. Vallahi yazıcam! :)



Şimdi efendim ilk olarak, daha gitmeden biletini aldığımız oyun "Gulliver's Travels" dan bahsetmek isterim. Edinburgh International Festival kapsamında Romanyalı ekip Radu Stanca National Theatre of Sibiu tarafından sergilenen oyunun yönetmeni Silviu Purcarete idi. Yönetmen daha önce 2009 yılında da festivale Faust ile katılmış. Bu yılki festivalde oynanan oyun ise Gulliver's Travels oyununun dünya prömiyeriymiş! Dünya gözüyle bir dünya prömiyeri de gördüm ya pek güzelim :)


İrlandalı yazar Jonathan Swift'in kitabı olan Gulliver'in Gezileri, dünya klasikleri arasında yer alır. 1726 yılında tamamlanmış olan kitap 4 bölümden oluşur. Genel olarak Jonathan Swift insanların zalimliğinden, çıkarcılığından ve bencilliğinden dem vurur. Gulliver 4 gezisinde devler ülkesine, cüceler ülkesine, bilim adamlarının olduğu bir adaya ve Yahoo'ların ülkesine gider. Atların insanları hizmetçi gibi kullandığı bu Yahoo ülkesinde Gulliver atlara hayran olur. Ülkesine döndüğünde de iki at satın alır ve onlarla yaşamaya devam eder.



Oyunda yönetmen bu 4 hikayenin de bir yerlerine dokunmuş. Öncelikle ön oyunla başlayan oyunda yarı insan yarı at kişiler yer alıyor. İnsan tarafı kişilerin zalim yönünü, at tarafı ise daha aklı başında tarafını ifade ediyor. Oyunun devamında ise sahnede gerçek bir at görüyoruz! Zira Gulliver hep insanlardan hainlik görürken atlara hayran oluyor. Zalim ve vahşi Yahoo'ların eline düşen Gulliver insanlıktan çıkıyor ve binbir işkenceye uğruyor. Üzerinde deneyler yapılıyor. Işık oyunu ve gölgelendirme ile de devler ve cüceler ülkesine götürüyor bizi sayın yönetmen. Yani Gulliver için insan dediğin şey tam anlamıyla tek dişi kalmış canavar!


Ekip halinde oyuncular ise kılıktan kılığa giriyorlar. Kah köylüler oluyorlar kah iş adamları. Bir bakmışsınız yarı at yarı insanlar, bir bakmışsınız ebeveynleri tarafından satılan yeni doğanlar üzerinde deney yapan bilim adamları olmuşlar. Kalabalık ekip süper kurgulanmış koreografilerle sahneyi çok enerjik tutuyor ve insana tam bir seyir keyfi yaşatıyor.


Sahneleme tarzını bir diğer Romanyalı yönetmen Mihai Manutiu'ya benzettiğim Silviu Purcarete'nin de Romanyalı olması enteresan bir tesadüf olabilir mi ? :) Mihai Manutiu da geçtiğimiz sezonlarda Şehir Tiyatrolarında Bakhalar adlı oyunu yönetmişti. O da bir bu kadar metaforik öğelerle bezenmişti.


Genel olarak oyundan memnun ayrıldık, değişik bir yorum izledik. Rumence oynanan oyunda aslında çok da fazla replik yoktu, olanlar da ekranlardan üst yazı ile aktarıldı. Fakat dediğim gibi ağırlıklı olarak performansa dayalı bir sergilemeydi. Bizi düşünsel olarak biraz zorladı, bunun yanında da görsel olarak doyurdu. Tam bir global oyun örneğiydi diyebilirim! Üstelik şimdi araştırma yaparken de öğrendim ki festivalden bir de ödülle ayrılmışlar!



Edinburgh King's Theatre'de segilenen oyun çıkışında ise tabii ki hafif yağmurlu bir hava bizi beklemekteydi. Zira mekan İskoçya, neredeyse yağmurun ana vatanı. Gelirken hem geç kalmamaya çalışma paniğinden hem de yol iz bilmediğimizden çok uzun gelen yol dönüşte pek bir kısa geldi. Soğukta çok yürümek zorunda kalmadığımız için memnun halde otelimizin yolunu tuttuk ve ertesi günkü oyunların merakıyla uykuya daldık... :)

Rüyamda o yarı kadın - yarı at yaratıkları görmediğim için de sabah mutlu uyandım :)


PS: Oyun sırasında telefonla gizli gizli çektiğimiz fotoğraflar için sevgilime teşekkürü borç bilirim!





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder