Efsane film Geleceğe Dönüş! Parliament sinema kulübünde izlediğimi hatırlıyorum sanki. Pazar akşamı sinema keyfimizdi! Ne efsane bir filmdi ve ne de nostaljik şimdiden bakınca.
Londra’da müzikali başladığından beri elim gitti gitti geldi biletlere. Giden arkadaşlar da şöyle iyi böyle keyifli falan dedikçe merak dozum arttı. En sonunda yine annemin bizde olmasını fırsat bilerek Gökhan’la birlikte gitmek için bilet aldık.
Londra’nın müzikal sahneleri balkonlu hatta birkaç kat balkonlu ve o kadar dik şekilde yapılmış ki sahneyi görüş açınız değişse de her yerden sahneyi görebiliyosunuz. Görüş açıcında engel varsa da mutlaka bilet alırken belirtiliyo. Biletler de baya pahalı olduğu için, ben artık nerdeyse hiç sahne katından bilet bakmıyorum. Benim için müzikalde mühim olan engelsiz görüş açısı, yoksa azcık öne eğilmişim, biraz yandan görmüşüm falan çok sallamam. Oturduğum yerle ilgili aşırı talepkar bir seyirci değilim yani. Az gidip öz gitmem, az para verir çok giderim :)
Yine bu şekilde birinci balkondan aldığımız biletlerle gayet de güzel görünen bir yerden olan koltuklarımıza kurulduk. Sadece sahne değil bütün ortam müzikale uygun şekilde dekore edilmişti. Girişten barlara kadar filmdeki ve tabii müzikaldeki tabelalar etrafa konmuş, çok abartmadan dışarda da minik bir ambians yaratılmıştı. Dekor adeta sahneden taşar gibi, salon ışıklarla donatılmış.
Hikayeyi bilmeyenler için; Hikayenin ana yılı 1985 ve ana kahramanımız Marty, bilim insanı arkadaşı Dr Emmett Brown’un yaptığı zaman makinasıyla bir yanlışlık sonucu kendini 1955 yılında buluyor. Anne ve babasının lise dönemine ve hatta henüz aşka düşmedikleri günlere denk gelir. Annesinin Marty’e gönlü kayıverir ve bu durum geleceği değiştireceği için, Marty’nin cebindeki aile fotoğrafından kardeşleri yavaşça yok olmaya başlar. Marty, annesi ve babasını birbirine aşık etmeye ve sonra da 1985’e geri dönmeye çalışır.
Müzikalde de tabii ki hikaye birebir aynı. Büyük prodüksiyon, şahane oyuncu ve dansçılar eşliğinde, görsel ağırlıklı bir anlatım. Ne olacağını bilsek de izlemekten çok keyif aldık, ve sonunda da inanılmaz bir süprizi vardı, ağzımız açık kaldı. Adamlar araba uçurdu arkadaşlaaaaar! Sahnede araba olmasını umarım yadırgamamışsınızdır, oraya girmedim bile. O arabaya Marty ve Dr Emmet oturdular, diğer oyuncular onların kemerlerini sıkıca bağladı ve araba havalandı, hatta seyirciye doğru öne geldi ve ters döndü! O ambiansla, müzik, ışık vs ile de birleşince oyun sonunda üzerimizde kalan etki resmen ikiye katlandı!
İzleyenler arasında filmin ciddi fanları var gibiydi çünkü bazı sahnelerde abartılı tepkiler geliyodu. Bence sevdiğiniz bir işi farklı formlarda izlemek zaten inanılmaz bir keyif. Hikayeyi bilip de kendinizi akışa kaptırdığınız zaman resmen bambaşka bir tecrübeye dönüşüyor.
Müzikalda kullanılan şarkılar tabii ki filmde kullanılan efsane şarkılar; “The Power of Love", “Johnny B. Goode,”, “This One’s for the Dreamers.” Koreografiler izlemesi çok keyifli ve renkliydi ve canlı orkestra ile müzik icra edildi. Işık tasarımı da çok iyi yapılmış, bütüne katkısı inanılmazdı. Hatta sadece sahnede değil sahne dışına da taşan şekilde kurulmuş. Seyirciyi sürekli işin içinde tutuyo. Sahne değişimleri çok profesyonelce tasarlanmıştı, hani siz izlerken bir anda yerden kaydırmalı dekorların biri gidiyo biri geliyo ve siz bir sonraki sahneye geçildiğinde ‘aaaa bu ne zaman nerden geldi yeaaa’ diye kalıveriyosunuz. Dekorlar adeta yağ gibi aktı tabiri caizse!
Oyun 27 Temmuz 2025’e kadar Londra Adelphi Theatre’da olacak gibi duruyo. Siz yine de bana güvenmeyin ama bence daha da uzatabilirler yoğun ilgli sebebiyle. 2021 Eylül’den beri oynuyomuş sonuçta, hayır yani sizi Temmuz 2025’te durduran ne olacak ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder