24 Kasım 2013 Pazar

AİLE MEZARLIĞI / TİYATRO FOBİ

Öncekilerin aksine bu sefer, ne uzun zamandır takip etmişliğim vardı ne de isimlerini duymuşluğum. Sadece ekipte eski bir arkadaşımın yer almasından dolayı destek amaçlı koşturdum "Aile Mezarlığı"na. Yanımda da yine bir önceki oyuna da beraber gittiğim "plaza arkadaşım". Kendisini alternatif sahnelere alıştırmak ve sürekli izleyici yapmak peşindeyim, ilerleme fena değil. Ona "plaza arkadaşım" dedim diye biraz bozuldu ama okuyucuda merak uyandıracak bir karakter olacağının henüz farkında değil!

 

Neyse konumuza gelelim. İşten çıktık koştura koştura yemek yedik oyuna aç aç girmeyelim dedik. Ooohh üstünüze afiyet bir de tatlımızı yedik, üstüne de sahnenin hemen önünde çayımızı bile içtik!
Oyun öncesi arkadaşımla ufaktan hasret giderdik, plaza arkadaşıma da Şermola ile ilgili kısa bilgilendirmemi yaptım. Ardındaaaan şaşkoloz gibi "ay hangi kapı, nerden giriyoduk" falan diyerekten nihayet içeri girdik.


Bu yıl AltFest'te prömiyer yapmış bir oyun "Aile Mezarlığı". Halbuki grubun ismi bana pek tanıdık gelmemişti. Açtım baktım, meğer 2011 yılının sonlarında kurulmuş, 2012'de ilk oyunlarını oynamış bir ekipmiş. Kendi adıma yeni bir ekiple tanışmaktan memnuniyet duydum.


Oyuna gelirsek.. Aile Mezarlığı 3 arkadaşın dertleşme gecesi.. 3 farklı aile yapısı, 3 farklı travmatik durum söz konusu. Travmatik diyince oyunu travmatik sanmayın, oyun değil sadece durumlar :) Kankalardan birisinin babasının yakın zamanda ölmüş olması üzerine, acısını paylaşmak üzere evde içmece organize ediliyor. Kankalar asosyale bağlayan arkadaşlarını kendine getirmek için "rakıyı gömelim" diyorlar. Emre'nin derdine derman olmak üzere başlayan gecenin devamında Fırat ve Görkem de kendilerini "anlatan" kişi olarak buluyorlar.


Oyunun tanıtım yazısından da anlaşılacağı üzre ailevi sorunların temel kaynağı babalar. Yani Emre'nin babasını gerçek anlamda gömerken, diğer iki babayı da mecazen gömüyorlar. Zira onlarla içsel bir hesaplaşma söz konusu. Mevzu baba ve oğullar olunca da tabii erkek muhabbetinin dibine vuruluyor, testosteron seviyesi tavan.


Oyun metni, aynı zamanda yönetmen olan Şirin Öten tarafından kaleme alınmış. Kendisi araştırabildiğim kadarıyla oldukça tecrübeli bir oyuncu ve dramaturji mezunu. Oyuncunun dilinden anladığı belli bir yazar.. Birçok oyuncunun gözünün kalacağı karakterler yazmış, erkek olma durumunu iyi analiz etmiş. Çok atla deve bir mevzu değil, bildiğimiz gördüğümüz şeyler ama bir arada güzel durmuş. Bunun bir içki gecesinde bağlanmış olması da beni keyiflendirdi açıkçası :)

Amma velakin oyuncular bu metin avantajını daha iyi kullanabilirmiş.. Daha iyi oynansa tadından yenmezmiş.. Metin ve sahneleme bu kadar gerçekçiyken oyuncuya çok iş düşüyor arkadaş! Durumun tüm inandırıcılığı bir anda tepetaklak olabilir. Oyun ilerledikçe açıldılar gibi hissettim aslında ama daha tutarlı olunursa daha iyi olur sanki.. Aralarında en başarılısı Fırat rolündeki Erdal Baran Şahin.


Sahnelemede de kafama takılan bazı şeyler olmadı değil. Mesela herşey bu kadar maskülen iken o futbol toplarından her karaktere bir tane vermeye gerek var mıydı ? Oyunun gerçekçiliği ile biraz çelişiyor. "Kendi golünü atmak" gibi metaforik mesajlara gerek var mıymış çok bilemedim. Oyunun sonu da biraz bu duruma benzer.. Seyirciyi bile gerçek olarak varsaydığınız bir durumda bu son biraz film karesi gibi oldu benim için.


Oyunun sizi ters köşe yapan bir tarafı var, onu çok beğendim! Hahahah tabii ki yazmıycam ne olduğunu :) Ama durumun oyun içine yedirilmesini ve bu hususta abartılı oyunculuktan kaçınılmasını takdir ettim.
Bazı şeyler "abi evet erkeklerle ilgili başka ne var? Tamam onu da ekleyelim" denmiş ve yerleştirilmiş gibi duruyor. Bir de "iyi rakı içen oyuncu arıyoruz" ilanı ile oyuncu seçmesi açılmış deseler inanırım! Burada tek hassas nokta, izleyici olarak bu "nasıl da içiyolar arkadaş!" mevzusuna takılıp konudan uzaklaşma riski. Yanımdaki beyfendiyi de arada kendi kendine bunula ilgili söylenirken yakaladım! :)

Tiyatro Fobi ile tanıştığıma tekrar memnun oldum. Umarım yeni yeni yerli metinlerle karşımıza çıkmaya devam ederler.
Siz de kendileriyle tanışmak istiyorsanız ya da "tanışıyoruz zaten" diyerek beni eziyorsanız Aile Mezarlığı 29 Kasım'da Şermola Performans'ta. Aralık ve sonrası için ise facebook sayfalarından takip edebilirsiniz ; https://www.facebook.com/TiyatroFobi



AİLE MEZARLIĞI / TİYATRO FOBİ
(Tek perde, 90 dakika)

yazan & yöneten/ şirin öten
oyuncular/ burak akyol mert güçkıran erdal baran şahin
reji asistanları/ izzet otru pınar saatçi
tanıtım videosu : http://www.youtube.com/watch?v=rzNOCzKjsVI

10 Kasım 2013 Pazar

EMEK SAHNESİ SUNAR.. KÜSKÜN MÜZİKAL

Emek Sahnesi her daim gözdemdir, çok az yerde böyle sıcak karşılama, böyle içten gülümseme görürsünüz. Orada oyun izlemeye karar verdiğimde bile mutlu olurum. Bir de rezervasyon yaptırırken telefonda adımı söyledikten sonra "aaa meraba ya naber?" dediler mi "her zamankinden" diyebildiğim mekanların samimiyetini hissederim. Aman yarabbi duygusallaştım, tutmayın ağlarım.

Aman canım size ne işte severim sevmem de yani Küskün Müzikal'e de gitme hevesim bundandı, ondan anlatmış olayım :)

Engin Alkan müzikal yazmış yönetmiş, hem de Emek Sahnesi'nde? Müzikal? Emek? Sahnesi? Kaç metrekareydi yaw orası ? Hayır içini de baya yakından gördüm aslında ama.. Müzikal.. Hmmm.. gibi düşünceler kafamda uçuşmaktaydı..

Plaza katından arkadaşımı taktım koluma, yine koşar adım yetiştiğimiz oyuna doğru sürükledim. Taksiden inip soluk soluğa gişede bulduk kendimizi ve Basil'i kutsal mekanında bulduk. (Basil Emek Sahnesi'nin demirbaşlarından :) ) Biletleri aldık ve neyse ki seyirci alınmadan birkaç dakika öncesinde fuayedeydik. Çok isabetli tercih ettiğimiz yerimize oturduk ki ne göreyim! Sahneyi öyle bir hale sokmuşlar ki 5 kat büyümüş gibi olmuş. Yani 5 kat dediysem tabii aklınıza ŞT sahneleri gelmesin, bu da kendi çapında 3-5 kat işte :)

Çalgılı çengili oyunumuz başladıııı ve 2 perde olmak üzere neredeyse 3 saat sürdü. Haberiniz olsun, planınızı programınızı ona göre yapın!


Küskün Müzikal Engin Alkan'ın bir uyarlaması. Aslı Carson McCullers isimli 1900'lerin ilk yarısında ABD'de yaşamış bir hanım yazarımıza ait bir eser. Bu eserden yola çıkan Engin Alkan müzikalleştirdiği bir metin sunuyor izleyene. Bu sefer müzikleri de kendisi yapmış ve koreografiyi de ŞT'de de daha önce birlikte çalıştığı Senem Oluz'a teslim etmiş.

Oyunun baş kişisi mendebur Zakkum Hanım. Kendisi hayata küsmüş ve zaten canından bezmiş olan tüm kasabayı yaptığı benzersiz şarapla kendine esir etmiş. Arkasından ballandıra ballandıra dedikodusunu yapıp söylendikleri Zakkum Hanım akşam olup da şarap servisine başlayınca kapısında el pençe divan olan kasabalı evlere şenlik.



Bir gün Zakkum Hanım'ın ucubik akrabası Kuzen süüpriiizz diyerekten ortama giriyor. Zamanla mendebur hanımı insanlara az biraz, zorla da olsa, gözünün ucuyla falan bakar hale getiriyor sevgili kuzeni. Tam bu noktada Zakkum'un eski belalısı Kesik ortaya çıkıyor ve Zakkum'u intikam hırsı kaplıyor. Bütün bunlara şahit olup olayları fiştekleyip gazlayan kasaba halkı da işin tadı tuzu.
Sonrasını izleyince görürsünüz, daha anlatmicam.



Şaka bir yana, çalgılar, çengiler ve de danslar ile şenlendirilmiş oyun 3 saat falan ama kendini izletiyor. Öncelikle sahne tasarımı çok başarılı, küçücük sahneye dünyaları sığdırmışlar. Ergonomik ana alan evrilip çevrilip bütün sahnelerin merkezi olaraktan oyunu götürüyor, çok iyi tasarlanmış. Sahne küçük dedik ama yani alt giriş, yan çıkış, üst kaçış derken her nokta değerlendirilmiş. Grotesk makyaj-kostüm tasarımı, oyun tam anlamıyla grotesk olmasa da sahnede iyi duruyor. Danslar çok eğlenceli ve yerli yerinde olmakla birlikte bana birazcık İstanbul Efendisi tadı verdi, Senem Oluz iki oyunun da koreografı olduğundan olabilir. Bu fikrimi destekleyen pek olmadı ama ben öyle hissettim. Onun danslarını da beğenmiştim, bunu da beğendim neticede :)

Orkestra çok sempatik, oyuna ara ara katılımları keyifli. Oyunun yapısına uyar uymaz bunu tartışmak bana düşmez, seyirlik olarak baktığımda beni gülümseten anlardı.



Ama asıl oyunu tadından yenmez hale getiren şey, oyunculuklar. Birbirinden iyi oynayan oyunculardan oluşan bir ekip izliyoruz sahnede. 3 isim benim için ön plandaydı ; Pınar Yıldırım (Zakkum), Kuzen (Edip Tepeli) ve Zeynep Çelik (Battal Sefa). Karakterler çok iyi ifade ediliyor, çok temiz ve net oynanıyor. Hiçbir detay kaçırılmamış, oynadıkları her dakika, her saniye karaktere ait bir şeylerle dolu. Söyledikleri şarkılarda da karakterden en ufak bir sapma yok. Zaten işin güzel yanı da bu! O şarkıyı Pınar değil Zakkum söylüyor, Edip değil Kuzen söylüyor. O zaman inandırıcı oluyor, o zaman bütünlük sağlanıyor. Oyun boyunca bir saniye bile atmosferden uzaklaşılmıyor.

"Aşk için neler feda edilebilir ?" "Fedakarlık nerde başlar nerde biter ?" "Minnet duygusu nedir ?" "Aşk minnetten üstün müdür ?" gibi ulvi soruların yanında, "Bıyıklı kadınlar da ev yemeği yapabilirler mi ?" "Toplum kambur kişileri dışlar mı?" gibi aklınıza gelmiycek sorulara da oyunda cevap bulabilirsiniz. Aşk, ihtiras, intikam hep bu oyunda! : )))))))))))))



Küçük sahnede büyük oyunlar oynayan bu ekibi çok kutluyorum. Çok güzel bir ekip olmuşsunuz, çok imrendim! Engin Alkan'ın ellerine sağlık oyunun yazanı, yöneteni, müzikleyeni, dekor tasarımcısı olarak birçok şeye el attığı izlemesi süper keyifli bir oyun olmuş.

Bu sezon izlediğim ilk oyundan bu kadar mutlu ayrılmak ne hooş!
Siz de izleyin siz de bir hoş olun, keyiften sarhoş olun.

NOT: Bu arada plaza arkadaşım oyunda göz yaşlarına hakim olamadı. Canım yaaaa nası da duygusaldır. Benim gibi olmayın siz, onun gibi olun. Duygusal iyidir.


KÜSKÜN MÜZİKAL / Emek Sahnesi

Yazan-Yöneten-Müzik : Engin Alkan
Koreografi : Senem Oluz
Kostüm Tasarımı : Çağla Yıldırım-Merve Arun
Kostüm Uygulama : Gaye Kızılışık
Dekor Tasarım : Engin Alkan
Dekor Uygulama : Zeki İlyas Kızılışık
Oyuncular:
Zakkum : Pınar Yıldırım
Kesik : Mert Şişmanlar
Kuzen : Edip Tepeli
Battal Sefa : Zeynep Çelik
Zifir : Hande Ağaoğlu Kaplan
Kıymık : İbrahim Ersoylu
Mıhbey : Caner Erdem
Kurşet : Hasan Karakurt
Orkestra Üyeleri
Orkestra Şefi – Keman : Hivda Zizan Alp
Klarnet : Merve Sarıkaş
Kanun : Toygun Can
Bass-Elektro Gitar : Zeki Berk Ulu
Perküsyon : Öner Coşkundere

Emek Sahnesi : Uzunçayır caddesi Doğançay işhanı No 29/1 Hasanpaşa-Kadıköy/ İstanbul
                          0 216 / 545 73 76