28 Nisan 2011 Perşembe

2010 - 2011 SADRİ ALIŞIK TİYATRO ÖDÜLLERİ

Ödüller ardı ardına geliyor sayın seyirciler!

Afife Jale Tiyatro Ödülleri adayları açıklandıktan sonraki isyan dalgası durulma asamasındayken Sadri Alışık Ödülleri için adaylar açıklandı. Tiyatro dalında aday gösterilen yapımlar ve kişiler yüreklerimize bir miktar su serpti desem yeridir. Daha yaygın bir kitleden seçim yapıldığı, daha çok oyun izlendiği belli olan adaylıklar solmakta olan umutlarımızı biraz yeşertti.

Üstün Akmen baskanlığındaki jürinin adayları ve kazananları şu şekilde ;

TİYATRO SEÇİCİ KURUL:
Üstün Akmen (Jüri Başkanı), Cem Duygulu, Çolpan İlhan, Filiz Kutlar, Hami Çağdaş, Hasan Anamur, Nil Aykon, Refika Sezik, Rengin Uz.

YILIN EN İYİ YAPIMININ YÖNETMENİ
Aleksander Popovski-Tehlikeli İlişkiler -İBŞT
Murat Daltaban-Kutlama – DOT KOLEKSİYON
Zeliha Berksoy-İsmene – SEMİHA BERKSOY VAKFI

YILIN EN BAŞARILI ERKEK OYUNCUSU
Levent Üzümcü-Tehlikeli İlişkiler-İBŞT
Reha Özcan-Bedensiz Kadın -İDT
Cemil Büyükdöğerli-Köksal Engür-Rıza Kocaoğlu –Kutlama - DOTKOLEKSİYON

YILIN EN BAŞARILI KADIN OYUNCUSU
Almila Uluer Atabeyoğlu-İsmene - SEMİHA BERKSOY VAKFI
Ece Özdikici-Romeo ve Jüliet-İBŞT
Şebnem Köstem-Tehlikeli İlişkiler-İBŞT

YARDIMCI ROLDE YILIN EN BAŞARILI ERKEK OYUNCUSU
Ali Mert Yavuzcan-Bakhalar/Marat-Sade -İBŞT
Bora Seçkin-Buluşma Yeri-İBŞT
Görkem Şarkan-Çatı-SERBEST BÖLGE

YARDIMCI ROLDE YILIN EN BAŞARILI KADIN OYUNCUSU
Ayça Varlıer-Leyla’nın Evi-TİYATROKARE
Gılman Peremeci-Bedensiz Kadın-İDT
Selin İşcan-Tehlikeli İlişkiler-İBŞT

MÜZİKAL YA DA KOMEDİ DALINDA
YILIN EN İYİ YAPIMININ YÖNETMENİ

Laçin Ceylan- Cam- TİYATRO GAGA-AYSA PRODÜKSİYON
Engin Alkan-Generaller,Savaş ve Barbekü-TİYATRO ADAM
Kubilay Karslıoğlu-Atilla Şendil- Temiz Ev-İDT

YILIN EN BAŞARILI ERKEK OYUNCUSU
Engin Hepileri-Zorla Güzellik-KENT OYUNCULARI
Cem Davran-Alevli Günler-İSTANBUL HALK TİYATROSU
Bülent Şakrak- Hakan Gerçek -İlker Ayrık- Annem Yokken Çok Güleriz-TİYATRO GERÇEK

YILIN EN BAŞARILI KADIN OYUNCUSU
Deniz Çakır-Cam- TİYATRO GAGA-AYSA PRODÜKSİYON
Nurhayat Atasoy-Şişman Domuz-BAKIRKÖY BELEDİYE TİYATROLARI
Suzan Aksoy-Büyük İkramiye-TİYATROKARE

YARDIMCI ROLDE YILIN EN BAŞARILI ERKEK OYUNCUSU
Bahtiyar Engin-Alevli Günler-İSTANBUL HALK TİYATROSU
Beyti Engin-Aklı Havada- BAKIRKÖY BELEDİYE TİYATROLARI
Gökçer Genç-Zorla Güzellik- KENT OYUNCULARI

YARDIMCI ROLDE YILIN EN BAŞARILI KADIN OYUNCUSU
Pelin Ermiş-Büyük İkramiye- TİYATROKARE
Selen Uçer-Cam- TİYATRO GAGA-AYSA PRODÜKSİYON
Sema Çeyrekbaşı-Temiz Ev-İDT

“EFES” ÖZEL ÖDÜLÜ
Öykü Karayel-Güzel Şeyler Bizim Tarafta-TİYATRO KREK / Gonca Vuslateri-Punk Rock- DOT MARSTA
Hakan Kurtaş-Punk Rock- DOT MARSTA

“EFES” MÜZİKAL YA DA KOMEDİ DALINDA ÖZEL ÖDÜLÜ
Neslihan Arslan-“Temiz Ev”-İDT
Bu kategoride erkek oyuncu adayı belirlenememiştir.


SEÇİCİ KURUL ÖZEL ÖDÜLÜ
TİYATRO 0,2


ONUR ÖDÜLÜ
GENCO ERKAL

26 Nisan 2011 Salı

AFİFE JALE TİYATRO ÖDÜLLERİ 2011

Bu yıl tiyatro ödülleri bir miktar kıyamet kopardı. Bu kadar yogun bir gündem varken, tiyatroyla ilgili herhangi bir haberin bir ses yaratmasından gizli bir haz duysam da ortaya çıkan manzaradan hiç memnun olmadığımı belirtmek isterim.

Adayların ağırlıklı olarak, hatta bütünüyle devlet yardımı alan ve ismi duyulmuş tiyatrolardan oluşması çok tepki çekti. Son dönemlerde tiyatro camiasında adı sık geçen, çok beğenilen, başarılı işlere imza atan birçok grup ve kişinin esamesinin okumadığı listeden duyulan rahatsızlıklar bazı mecralarda dile getirildi.

Bunun üzerine, jüri başkanı Haldun Dormen bir açıklama yapma gereği duydu ve dedi ki ; "Bunun için öncelikle ödüllerin seçim ve veriliş sürecini düzenleyen bir yönetmelik hazırladık. Bu yönetmelikte adayların belirlenmesi için konulmuş kriterlerinden biri oyunların en az 75 kişilik salonda ve yine en az 15 temsil oynanmasıdır. Bu şart özellikle tüm jüri üyelerinin sezonun başlamasıyla birlikte mümkün olduğu kadar çok prodüksiyonu izleyebilmesi için konulmuştu. Aksi taktirde fiziken imkansız bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu yıl aldığımız yapıcı eleştirilerin de etkisiyle seyirci kapasitesi az olan bu tarz tiyatroların yöneticisi ve yapımcılarıyla bir araya gelerek önümüzdeki dönemde bu kriterin iyilestirilmesine yönelik bir toplantı yapma kararı almış bulunuyoruz."

Halbuki bu sezon Öykü Sahne, Kumbaracı50, Galata Perform, İkinci Kat, Mekan Artı gibi nispeten küçük ve modern sahnelerde ne kadar da güzel oyunlar yer aldı. Seyirci kapasiteleri 75 kişiden azdı belki ama o çok kişilik salonlarda oynayan birçok oyundan daha kaliteli işler sergilendi. Yepyeni yetenekler sergilendi. Buralarda yer alan grupların büyük çoğunluğu devlet desteği almadı, maddi zorluklar yaşadı.. Ama en çok merak ettiğim ne biliyor musunuz ? Haldun Dormen hocamiz acaba hiç bu mekanlarda oyun izledi mi ?

Neyse bu mevzuyu çok uzatmadan adayları ve açıklanan kazananları verelim :) Koyu renkle yazanlar, kazananlardır..Buyrunuz ;

YILIN EN BAŞARILI PRODÜKSİYONU

Dünyanın Ortasında Bir Yer- İstanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

Tehlikeli Iliskiler- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

Vanya Dayı- Tiyatro Pera

YILIN EN BAŞARILI YÖNETMENI

Aleksandar Popovski- Tehlikeli Iliskiler- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

Arif Akkaya- Arzunun Onda Dokuzu- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

M. Nurullah Tuncer- Dünyanin Ortasinda Bir Yer- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatroları

YILIN EN BAŞARILI ERKEK OYUNCUSU

Emre Kınay- Sondan Sonra- Duru Tiyatro

Levent Üzümcü- Tehlikeli Iliskiler- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

Reha Özcan- Bedensiz Kadın- Istanbul Devlet Tiyatrosu

YILIN EN BAŞARILI KADIN OYUNCUSU

Ahu Türkpençe- Sondan Sonra- Duru Tiyatro

Neslihan Arslan- Temiz Ev- Istanbul Devlet Tiyatrosu

Şebnem Köstem- Tehlikeli Iliskiler- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

YILIN EN BAŞARILI YARDIMCI ERKEK OYUNCUSU

Erhan Abir- Çig- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

Civan Canova- Ölüleri Gömün- Istanbul Devlet Tiyatrosu

Köksal Engür- Festen (Kutlama)- Dot Koleksiyonda

YILIN EN BAŞARILI YARDIMCI KADIN OYUNCUSU

Defne Yalnız- Kadin Siginagi- Istanbul Devlet Tiyatrosu

Sema Çeyrekbasioglu- Temiz Ev- Istanbul Devlet Tiyatrosu

Sevtap Çapan- Çig- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

YILIN EN BAŞARILI MÜZIKAL / KOMEDI ERKEK OYUNCUSU

Erhan Yazicioglu- Ben Sinema Artisti Olmak Istiyorum- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

Kemal Kocatürk- Kadin ile Memur- Besiktas Kültür Merkezi

Toron Karacaoglu- Istanbul Hatirasi- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

YILIN EN BAŞARILI MÜZIKAL / KOMEDI KADIN OYUNCUSU

Ayça Varlier- Leyla'nin Evi- Tiyatrokare

Binnur Serbetçioglu- Istanbul Hatirasi- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

Hande Ataizi- Özel Hayatlar- Tiyatro Istanbul

YILIN EN BAŞARILI MÜZIKAL / KOMEDI YARDIMCI ERKEK OYUNCUSU

Bahtiyar Engin- Alevli Günler- Istanbul Halk Tiyatrosu

Bülent Kayabas- Tanimadigim Adamlar- Ali Poyrazoglu Tiyatrosu

Murat Karasu- Begendiginiz Gibi- Istanbul Devlet Tiyatrosu

YILIN EN BAŞARILI MÜZIKAL / KOMEDI YARDIMCI KADIN OYUNCUSU

Eda Gülten- Bir Yaz Gecesi Rüyasi- Tiyatro Kedi

Selen Uçer- Cam- Tiyatro Gaga (Aysa Prodüksiyon)

Selma Kutlug- Istanbul Hatirasi- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

YILIN EN BAŞARILI SAHNE TASARIMCISI

Behlüldane Tor- Ölüleri Gömün- Istanbul Devlet Tiyatrosu

Numen/ Sven Jonke- Tehlikeli Iliskiler- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

M. Nurullah Tuncer- Dünyanin Ortasinda Bir Yer- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

YILIN EN BAŞARILI GIYSI TASARIMCISI

Canan Göknil- Romeo ve Juliet- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

Candan Seda Balaban- Surname (Maske, Kukla ve Kostüm)- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

Duygu Türkekul- Dünyanin Ortasinda Bir Yer ve Alemdar- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

YILIN EN BAŞARILI SAHNE MÜZIGI

Can Atilla- Dünyanin Ortasinda Bir Yer- Romeo ve Juliet - Çig- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

Nurettin Özsuca- Temiz Ev- Istanbul Devlet Tiyatrosu

Tolga Çebi- Dava- Bakirköy Belediye Tiyatrosu ve Benim Adim Rachel Corrie- A…Z Prodüksiyon

YILIN EN BAŞARILI ISIK TASARIMCISI

Cem Yilmazer- Dava- Bakirköy Belediye Tiyatrosu

Murat Özdemir- Romeo ve Juliet- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

M. Nurullah Tuncer- Dünyanin Ortasinda Bir Yer- Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehir Tiyatrolari

Zeynep ÖZONUR -Ünsal ÇAKIN - ISTANBUL - DHA

ÖZEL ÖDÜLLER;

Yapi Kredi Sigorta Özel Ödülü:

Tiyatronun herhangi bir dalinda tiyatroya yarari olmus kisi

Prof. Dr. Aysegül Yüksel

Tiyatroda Yeni Kusak Özel Ödülü:

Tiyatronun herhangi bir dalinda genç kusak basarili sanatçi

Punk Rock Oyunculari (Dot)

Cevat Fehmi Baskut Özel Ödülü:

Ilk kez o yil sahnelenmis olan en basarili yerli oyunun yazari

Tuncer Cücenoglu-Kadin Siginagi(Istanbul Devlet Tiyatrosu)

Nisa Serezli Askiner Özel Ödülü:

Yasami boyunca tiyatro dalinda basarili çizgisini sürdürmüs tiyatro sanatçisi

Dilek Türker

Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü:

Yasami boyunca tiyatro dalinda basarili çizgisini sürdürmüs ya da tiyatro sanatina katkida bulunmus kisi

Müjdat Gezen

13 Nisan 2011 Çarşamba

"ANNEM YOKKEN ÇOK GÜLERİZ" AMA ASLINDA HİÇ KOMİK DEĞİLİZ!

Bir galada daha buluştuk sevgili okurlar..

Davetli olmadığımız bir galaya gittiğimizi burada itiraf ederken, yanımdaki kişinin ismini açık etmiycem ki o da benimle yanmasın! Yazıktır günahtır. Galayı bana o haber verdi, ona da bir arkadaşı.. Ama belki de bu işler böyledir ha olmaz mı :)


Bir ay kadar önce "Annem Yokken Çok Güleriz" oyununa gitmek için ekibe haber saldım. Sonra oyunun galası olduğunu öğrendik ve ona iştirak etmeye karar verdik. Zira galaları severiz, sosyetenin gözbebeğiyiz! :) Ekipten kala kala 2 kişi kalmış olarak Kenter Tiyatrosu'nun yolunu tuttuk. Ama yanımdaki kadim dostum biraz rahat bir insan olduğundan "10 dakkada yürürüz yeaa" dediği için koşarak yetişmek zorunda kaldık ve salona ayak bastığımızda nefes alışverişimiz bir süre rüzgar etkisi yarattı salonda.


Kenter Tiyatrosu'nun oturaklarını aynı hizada oldukları için işlevsiz bulsam da diğer yandan mekanın dokusunu çok seviyorum. Oyun dekorunun da bu yapıya çok güzel uyum sağlamış olduğunu gördük ortamı incelemek için bulduğumuz o küçücük zaman diliminde.

Veeee oyun..


Bir kara komedi olan "Annem Yokken Çok Güleriz" bir baba ve iki oğlunun hikayesini izletiyor bize. Ödüle layık bir oyunculuk sergilemek için kendini paralayan ve iki oğlunu da bu deliliğe alet etmiş bir baba.. Bu gündelik tiyatro oyunu içinde kendilerinden olmuş iki kardeş ise bu durumdan isteseler de çıkamıyorlar. Evin her yeri sahne onlar için ki evden de dışarı çıkmaları çok nadir gerçekleşen bir durum. Mecburi ihtiyaçlar dışında bütün vakitlerini evde geçiriyorlar ve babalarının yazdığı repliklerle oynadıkları hayat oyunundan kurtulmak istiyorlar. Fakat çok istediğiniz halde cesaret edemediğiniz, bilemediğiniz nedenlerle elinizin kolunuzun bağlandığı durumlardan en trajikomik olanıyla başbaşalar.. Oynanan oyun ise aslında gerçeğin ta kendisi..


Bu trajedi-komedi içerisine bir de mahalledeki marketin kasiyer kızı girince ortalık şenleniyor ve gerilimin seviyesi artıyor. Daha önce aile bireyleri dışında kimsenin adım atmadığını tahmin ettiğimiz evdeki davetsiz misafir trajediyle komedinin çarpışma şiddetini ikiye katlıyor.

Broşür der ki ; " Annem Yokken Çok Güleriz; yaşamın köşeye sıkıştırdığı, hikâyesini yitiren, dar gelirli bireylerin aile, baba-oğul ilişkileri ekseninde yeniden kendi hikâyelerini kurmaya çabalamalarının, ilginç bir anlatısı." Ve der ki ; " Anlatı olmasa biz nasıl var oluruz? Bir hikâyemiz olmadan ne yaparız? Her birey bir hikâyenin parçasıdır. Üstelik onu tek, ilginç, "biricik" yapan hikâyesidir. Ya hikâyemiz yoksa ya da hikâyemizi söylemeye cesaretimiz yoksa daha kötüsü hikâyemiz diğer bireylerinki ile aynı ise, o zaman ne olur? İşte o zaman uydururuz. Kendimize, kendimiz için, kendimizi ve de herkesin bizi seveceği ve tabi ki; üstün, dürüst, tek kahramanın kendimiz olduğu, ilginç, özgün bir hikâye uydururuz. "


Hakan Gerçek, Bülent Şakrak ve İlker Ayrık gibi üç şahane oyuncu sahnede çok çok iyiler.. Her birini izlemek ayrı bir keyif! İşinin ehli diye bu adamlara diyebiliriz sanırım! Yanıbaşlarındaki Makbule Akbaş ise bu üçlünün içinde sırıtmayacak kadar uyum sağlamış görünüyor. Yalnız oyuna ilk girdiği bölümlerde yüzünü sürekli kapatan saçı biraz rahatsız ediciydi. Hatta kendisi de sürekli onu düzletme çabası içindeydi sanki..


Bunca şeye rağmen oyunda olmayan bişeyler vardı.. Sanırım konusu biraz ağır işleniyor.. Yani özellikle ilk perde uzadıkça uzuyor ve insanı biraz yoruyor. Belki de sahnede çok fazla devinim olduğundandır. Belki de gerilim seviyesinin birince perdede az kalmış olmasındandır.. İkinci perde gerilimin artmasıyla seyriciyi biraz daha elinde tutuyor oyun. Bir de sanırım konuyu idrak etmek biraz zaman alıyor, durumları bağdaştırmak için oyunun gidişatına iyiden iyiye kapılmak gerekiyor. İzleyici olmak da bir konsantrasyon işi!


Belki de oyuncuların önceden bilinen hallerinden, kendimi daha gülmeli bir oyuna hazırlamıştım sanırım. Halbuki azcık daha inceleseymişim afiş bana doğruyu söyleyecekmiş. Afişteki fotoğraf aslında oyunun tam bir özeti! Kostümler, duruşlar size komik gelebilir ama suratlara bakmayı deneyin! Hiç komik bir yanları var mı ? İlk bakışta görünen komedinin içindeki hüznü görmek lazım..


Mehmet Ergen tarafından çevrilip dilimize kazandırılan ve Mehmet Birkiye tarafından yönetilen "Annem Yokken Çok Güleriz" keyifle izlenebilecek bir oyun.. Ama siz yine de beklentilerinizi çok yüksek tutmayınız..


Oyun çıkışı ikram edilen şaraplarımızı içerken birkaç kelma da sohbet ettik. Tanınmış simalara bakıp bakıp "aa bak ... de burdaymış" falan dedik. Sayın Üstün Akmen ile selamlaşmayı ihmal etmedik.. Böyle böyle bir gecenin daha sonuna geldik..

Annem Yokken Çok Güleriz

Tiyatro Gerçek

Yazan : Enda Walsh

Çeviren : Mehmet Ergen

Yöneten : Mehmet Birkiye

Işık-Dekor Tasarım : Cem Yılmazer

Kareografi : Cihan Yöntem

Oyuncular : Hakan Gerçek, Bülent Şakrak, İlker Ayrık (konuk oyuncu), Makbule Akbaş

2 Nisan 2011 Cumartesi

“BAZI SESLER” VAR.. DUYDUNUZ MU ?

23 Şubat tarihli oyun için güzel organizasyon yapmış, kendimizi hazırlamış, akşamımızı planlamıştık Burçak ile beraber. Amacımız İkinci Kat'ta "Bazı Sesler" izlemek, aynı zamanda da mekanı keşfetmekti. Çokça bahsedilen Tiyatro 0.2 'yi bir de yakından görelim, in-yer-face akımını bir test edelim dedik.

Oyun saatine kadar bütün organizasyon yerinde ilerlemekteydi, hatta önceden ayırtmış olduğumuz biletlerimizi 20:30'da mekandan aldık, bir de üstüne yakınlarda kahve içtik. "Oyuna 10 dakika kala kapıları açıcaz" yönlendirmesi üzerine 10 dakika kala mekana gittiğimizde Sami Bey bizlere dedi ki "Bir oyuncumuz sakatlandı, yetişebilir diye düşünmüştük fakat hala hastanede olduğu için oyunu iptal etmek zorunda kaldık" dedi. Süzgün suratlarla birbirimize baktık ve geçmiş olsun diyip mekandan ayrıldık.


Üzerinden bir miktar zaman geçtikten sonra nihayet programlarımızı uydurduk ve İkinci Kat ile ikinci, ama aslında birinci randevumuz için harekete geçtik.

Oyunun başlaması gereken saati (21:00) 10 dakika geçmişti ki salona alındık ve içerinin ambiansını algılama çalışmalarına giriştik. Beyoğlu'nun klasik yüksek tavanlı, kocaman pencereli apartmanlarından birinin içindeydik. Kamufle edilme gereği duyulmayan pencereler de yerli yerinde durmaktaydı. Daha fazla incelemeye fırsat kalmadan oyun başladı..


Bazı Sesler, İngiliz yazar Joe Penhall tarafından 1994 yılında kaleme alınmış, yazarın ilk uzun oyunu. Yazar bu oyunla birtakım ödülleri kucaklamış, hatta oyun 2000 yılında senaryolaştırılarak sinema dünyasına da kazandırılmış.

Broşür der ki ; “Var olan düzendeki bağımlılıklarımızla bir yüzleşme. Düzenin raylarını yerine oturtmaya çalıştığımız dünyamız. Hayatımızın yönlendiği gerçekler. Atlar. Alkol. Seks. Politika. Şiddet. Aile. Bazı Sesler kendi sesini unutmaya başladığın ve yabancılaştığın dünyana yükesk sesle sesleniyor. Dengeni bozan ve yön duygunu tekrar bulmanı cesurca isteyen bir yolculuğa çıkartıyor.”


Şizofrenik Ray’in yaşadıklarını konu alıyor oyun. Ray bir kadınla tanışıyor ve kendi hayatı çok yerinde ve yolundaymış gibi bir de kadının karmaşık hayatına dahil oluyor. Ray’in hayatını düzene sokmaya çalışan abisi ise her düştüğünde tutup kaldırıyor onu. Kadın’ın hamileliği, peşindeki vazgeçemediği sevgilisi de bire bin katıyor tabii..Bu ortamda Ray’in yaşadığı inişli-çıkışlı, gidişli-gelişli, neşeli-bunalımlı hikayesini izliyoruz.


Ray’i oynayan Ushan Çakır çok başarılı bir oyunculuk sergiliyor. Zaten şu aralar pek bahsediliyor kendisinden ortalıklarda. Genç yetenek olarak ismi anılıyor. Dedikleri kadar da varmış diyebilirim. Ray’in bu sürekli değişimli ruh hailini gayet iyi yansıtıyor seyirciye. Aslında bir Bartu Küçükçağlayan havası algılamadım değil kendisinde. Bu rolü Ushan oynamasa Bartu oynarmış, tam onun tarzı dedim kendi kendime. Umarım Ushan Çakır da kafama bu tip rollerle kazınmaz.


Oyundaki tek bayan Gülce Oral da oldukça etkileyici. Gülce de son dönemlerde kendinden bahsettiren genç oyunculardan. “Kebap”taki rolüyle de sözü edilmekle beraber Bazı Sesler’deki performansı da görülmeye değer.


Tarkan Çeper, Ünal Yeter ve Deniz Karaoğlu da tek tek kendini izlettiren performanslarla sahnedeler. Yani oyunu keyifle izleticek oyunculuklar görmek mümkün.

Oyun boyunca bol bol bira içiyor oyuncular. Üstelik gerçekten içiyolar yani şişeler sahnede açılıyor, fondipler yapılıyor. Sevişme ve dayak sahneleri de gözümüzün önünde, tabir yerindeyse suratımıza suratımıza oynanıyor. Sahnede yapılan yemeğe de ayrıca bayılırız! :)


Genel olarak in-yer-face akımına dahil olan oyunu beğendim diyebilirim. İzlerken oldukça gerildim. Haaa gergin gergin oyun izliyor olmak beni bazen rahatsız etti. Ama sanırım amaç seyirciyi germek olduğu için oyun amacına ulaşmış gibi görünüyor.



Fakat durum bu kadar açık, net ve vurucu olunca ben sürekli bir dış göz olduğumu hissettim. Yani oyunun seyirciyi içine alan bir ambiansı yok, onun yerine bir filmi canlı izler gibi, sizde soru işareti bırakmamacasına her şeyi önünüze seriyor.



Bu genç, dinamik, enerjik, yetenekli ve girişimci ekibi tebrik etmemek elde değil. Kaliteli bir iş çıkarmışlar ve bir pazartesi akşamında dahi mekanı seyirciyle doldurabiliyorlar.. Bir de değinmeden geçemeyeceğim bir durum var ki o da Cemre Yeşil tarafından yapılan fotoğraf-video ve afiş tasarımları. Her biri bir konseptin parçaları olan tasarımlara bayılıyorum. Açık, net, sade, etkili tasarımlar..

Oyunda emeği geçen herkesin emeğine sağlık diyorum ve sayın seyircilere bu oyunu tavsiye ediyorum.

Evet. İzlendi. Onaylandı.

Hadi bakiyim!

Bazı Sesler

Tiyatro 0.2

Yazan: Joe Penhall
Yöneten: Sami Berat Marçalı
Çeviren: Özlem Karadağ
Yardımcı Yönetmen: Banu Çiçek Barutçugil
Proje Ekibi: Eyüp Emre Uçaray, Sami Berat Marçalı
Reji Asistanı: Heves Duygu Tüzün
Müzik-Efekt Tasarım: Ersen Kutluk
Dekor Tasarım: Murat Mahmutyazıcıoğlu
Işık Tasarım: Eyüp Emre Uçaray
Kostüm Tasarım: Meltem Tolan
Fotoğraf-Video-Afiş Tasarım: Cemre Yeşil
Oyuncular: Ushan Çakır, Tarkan Çeper, Ünal Yeter, Deniz Karaoğlu, Gülce Oral

“PORNO CLUB” DER Kİ ; PORNO BİZİM İSYANIMIZ

Hiç aklımızda oyun izlemenin olmadığı bir akşamda, Barış Kıralioğlu girdi kanımıza, tuttu bizi taaaa Taksim’e sürükledi.. Apar topar kendimizi Mekan Artı’da buluverdik bir Cumartesi akşamında. Sebep ; Porno Club

Barış ilk aradığında dedim ki “yaaa bu oyun sanki gündemdeki in-yer-face akımından faydalanalım da işimize bakalım mantığıyla yapılmış gibi geliyor, pek ısınamadım..” Yookk yok ben tanırım ekibi, akım yaygınlaşmadan öncesinde başlanmıştı çalışmaya, önyargılı olma gel dedi. Kendisini haklı buldum ve gittim.Oyun Mekan Artı’da olduğu için bir miktar süzgünlükle beraber tuttuk Taksim’in yolunu..


Geçenlerde de oyunun broşürünü bir kafede görmüştük, hatta internet üzerinden da tanıtım konusunda sıkı çalıştıklarını söyleyebilirim. Daha oyun oynanmaya başlamadan önceki günlere ait birtakım ropörtajlar da bulmak mümkün, zira oyun çıkmadan ufak bir olay yaratmış.

Neyse çok uzatmadan oyuna geçiyorum..


Nişanlısı tarafından aldatılmış, hatta kendi evinde kendi yatağında nişanlısını bir adamla basmış bir genç var karşımızda. Onun karşısında ise evli barklı, ahkam kesen arkadaşı. Bu arkadaşın bir amacı var ; porno dünyasına gerçeklik kazandırmak. Bir sektör haline gelen ve bize mükemmel, kusursuz, arzulanan ama aslında elde edilmesi imkansıza yakın olan ‘sex’i izleten porno dünyasına hızlı bir giriş yapmayı hedefliyor. Kendi filmimizi kendimiz çekelim, ortalığı kırıp geçirelim, paraya da para demeylim diyor. Üstelik insanlığı bu aslında “olmayan” Porno dünyasından kurtarmayı umut ediyor. Biz de bu çerçevede ilerleyen olayları izliyoruz.

Çıkış noktasına baktığınızda oyun çok başarılı. Yine Amerika tarafından abartılmış, şişirilmiş, özendirme amaçlı porno dünyasını eleştiriyor olmasını çok isabetli buldum. Zira bireyler bu porno filmleri izleyerek yüksek beklentilere girip, gerçekle yüzleşince de hayal kırıklığından yetersizlik hissine savrulup duruyorlar.


Fakat keşke ele aldığı konu kadar başarılı örgülenmiş olsaydı oyun.. Halbuki oyunu yazan ve aynı zamanda oynayan Gökhan Erarslan’ın bir oyunu Şehir Tiyatrolarında okuma tiyatrosu olarak sergilenmiş. Kendisi dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dramatik Yazarlık bölümü mezunu. Acaba oyunu popüler akımla aynı yola sokma hevesine mi düşmüş diye düşünmedim değil.

Öncelikle oyunda haddinden fazla ve yersiz küfür var. Metnin büyük kısmı çeşitli küfürlerle bezenmiş. Video görüntüleriyle hareketlendirilen oyun çok büyük bölümünde seyirciye kapalı oynanırken bunun bir noktada kırılmasının mantığını çok anlayamadım.. Ayrıca bayan oyuncumuzu sahnede görmeyi o kadar istedik ki! İki erkeğin en barzist halini bütün bir oyun boyunca görmek biraz içimizi baydı..

Oyunun büyük kısmında gördüğümüz ‘rahatlık’ ile çelişen bir durum gözüme çarptı. İlk sahnede oyuncu arkadaşımız neden elini gerçekten sokması gereken yere sokmuyor acaba? Madem bu kadar sert ve gerçek olma iddasındasınız, bence aksiyona gerçekten yeltendiğini bize göstermelisiniz.. ( yeterince kapalı anlattım mı? J )


Oyun bölümler halinde sunuluyor, bu da aslında oyunu hızlandıran ve izleyici açısından izlenimi kolaylaştıran bir uygulama olmakla beraber, bütün epizotları yukarda bitirmek de bu etkiyi aynı oranda azaltmış.

Gelelim oyunculuklaraaaa.. Kamer Karabektaş belli ki çok çalışmış, rolünü çok ezberlemiş.. Ama ezberlemiş.. Yani tamam, çok kötü değildi ama vasata yakındı diyebilirim. Gökhan Erarslan ise oyuna daha hakim olduğundan (zira kendisi oyunu yazarı) daha rahattı fakat onu da çok beğendiğimi söyleyemiycem..

Herşeye rağmen eleştirdikleri noktayı çok haklı bulduğumun tekrar üstüne basmak isterim. Oyun izlenebilir, bu durumun farkındalığı arttırılabilir..

Ayrıcaaaa, burdan Mekan Artı’ya mesajım var! Oyun bittiğinde soğuktan donmak üzereydik! Halbuki içeri ne kadar da güzel klima taktırmışsınız, süs olsun diye almadıysanız onu çalıştırsanız ya biz de titremeden oyun izlesek...

Saygılar..

Porno Club

Tiyatro Myth

Yazan: Gökhan Erarslan

Yöneten: Neslihan İpek

Işık/ efekt: Soner Turan

Oynayanlar: Gökhan Erarslan, Kamer Karabektaş, Sevcan Yaman

MASKELİLER

Uzun zamandır keşke bi gitsem dediğim ama bilemediğim sebeplerden bir türlü denk getiremediğim Maskeliler oyununu sonunda izledim. Üstelik hiç de planlayarak değil, en plansızından ve ani bir hareketle.

Madem bir cumartesi günü boşuz o zaman bu fırsatı kaçımayalım, hadi koşun koşun gidelim bilet alalım, yetişelim.. Bu nidalarla toparlanabilen 4 kişi olarak önce başka bir oyuna gitme niyetindeydik.. Evet bunu buradan itiraf etmekte hiçbir çekince de görmem :) Aslında biz Arzunun Onda Dokuzu’na gidicektik ama oyunlarda bir değişiklik olmuş, onun yerine Aşk Halleri vardı. Biz de matinede Aşk Halleri izlemekten vazgeçip rotamızı suarede Maskeliler’e çevirdik..


Sayfa sayfa yazılacak kadar ödüllü bu oyun, 2008 yılından beri oynuyor olmasına rağmen halen salonları doldurabiliyor. Şimdi tekrar bir göz attım da, oyuncuların üçü de en az birer ödül almış. Sahne tasarımı ödüllendirilmiş, bir de en iyi prodüksiyon seçilmiş. Evet evet yönetmen de ayrıca bir ödül almış.

Hava biraz soğuk olduğu için olsa gerek, gelemeyen birtakım izleyicilerin yerine kurulduk, önlere yakın ortalardan izledik oyunu, keyfimize diycek yok! Ama tabii oyun başlayan kadarki “abiii ya birileri gelir de kalkın orası bizim yerimiz derse?” tedirginliğimiz görülmeye değerdi. Sanki birini bekliyormuşuz da gecikmiş gibi sürekli içeri girenleri kolaçan eder halimiz çok komikti. Neyse ki ışık sönüp oyun başlama işareti verildi de rahat bir nefes aldık.


Oyun başladıktan az sonra kapıda bir gürültü oldu, dedik herhalde geç kalan bir seyirci cıngar çıkarmak suretiyle içeriye girmeye çalışıyor. Sonradan öğrendik ki içeri girmeye çalışan bir basın mensubuymuş! “Ben izleyemiyorsam kimse de izleyemez kardeşim” tarzı naralarıyla bir süre bizi meşgul etmeyi başaran basın mensubu kişisine buradan sitemlerimi iletiyorum..


Neyse efendim oyuna gelelim.. Uzun zamandan sonra perde kapalı başlayan bir oyuna gittik, geçmişi yadetmek gibi adeta :)

Veeeee perde..


Oyun 1990 yılında Filistin’de geçiyor. Üçü de hayata farklı tutunmuş üç kardeş izliyoruz. Ülkesini İsrail askerlerine karşı savunmak için dağlara çıkmış kardeş (Levent Üzümcü) , bir İsrailli lokantasında çalışan ve muhbir olduğundan şüphelendiği kardeşini (Mehmet Gürhan) sogulamak için şehre geliyor. Üçüncü kardeş Halit’in (Serdar Orçin) mekanında gerçekleşen bu sorgulama, üç kardeşi de köşeye sıkıştırıyor.


Savaşın acımasız yüzü, kardeşi kardeşe düşüren pislik yığını.. Savaşın pis yüzünü açıkça yaşamak zorunda kalan insanlar.. Ve tercihleri..

Broşürde oyundan bir replik aktarılmaktadır: “ Korkuyorum. Nazif’i eve taşıdığım günkü gibi. Biliyor musun, sen kaçtıktan sonra, askerler çılgın gibi ateş ettiler. Her yandan kurşun yağıyordu. Her yan göz yaşartıcı gaz doluydu. İnsanlar düşüyorlardı, bağırıyorlardı. Her şey düş gibiydi. Kafamda tek birşey vardı, kardeşimi bulmak. Birden kadınların bir çember oluşturduğunu gördüm. Orda durmuşlar, kara kargalar gibi bağırışıyorlardı. Anladım. Koştum. İttim insanları sağa sola. Yol açtılar. ‘Bu ağbisidir’ diye mırıldanıyorlardı. ‘Bu ağbisidir’. Sonra onu gördüm. Uzanmış yatıyordu oracıkta. Bir melek gibi…”


Dağlara giden abi Levent Üzümcü endamıyla göz alıyor. Üstünüze bassa sizi bile öldürebilir gibi.. O denli güçlü, o denli cevval bir adam.. Abisini sorgularken acı çekmesi, çektiği acıyı gösterme gitgellerini çok beğendim. Serdar Orçin de arada kalan ve durumu en az acıyla toparlamaya çalışna kardeş olarak çok başarılıydı. Sorgulanan konumundaki Mehmet Gürhan ise duygu ivmelerini çok iyi yansıtmış.


Yalnız oyunun 3 sezondur oynanıyor olmasından kaynaklık olabileceğini düşündüğüm bir mekaniklik vardı bazı yerlerde. Otomatikleşen bazı replikler, mimikler vardı. Bir de bol bol sırt gördük özellikle Mehmet Gürhan’dan :) Pek bi arka dönmeli ve durmalı bi oyun olmuş. Bir de o bıçak biranda Amerikan filmi olmasaydı, az biraz kan olsaydı.. Ya da onu bize bi çaktırmasaydınız pek iyi olurdu.. Tavuklara gelince.. Oyun boyunda bişiler yemeye çalıştılar, hatta yukarıdaki kafeste asılı olanı aşağıya bişiler falan da attı ama genel olarak iyi performans gösterdiklerini söyleyebilirim :)


Tek perdede ve bir solukta izlenebilen oyunu final sahnesi ise beni bitirdi.. Tabii ki ne olduğunu anlatmıycam :) Ama seyirciyi öyle bir duruma sokuyorlar ki savaşın sesini derinden duyuyor ve kendinizi savaş meydanında sanıyorsunuz. Siz tavsiyem, kapatın gözlerinizi ve dinleyin..

Önümüzdeki sezon da oynar mı bilemem ama siz ilk fırsatta gidin izleyin bence.


İBB Şehir Tiyatroları - MASKELİLER

Yazan: Ilan Hatsor

Çeviren: Nebil Tarhan

Yöneten: Taner Barlas

Dekor Tasarım: Duygu Sağıroğlu

Kostüm Tasarım: Zuhal Soy

Işık Tasarım: Murat İşçi

Efekt Tasarım: Erhan Aşar

Dramaturg: Dilek Tekintaş

Yardımcı Yönetmen: Aliye Uzunatağan

Sanat Teknik Müdürü: S. Volkan Sağırosmanoğlu

Asistanlar: Samet Hafızoğlu, Pınar Aygün, Aslı Aybars

Oyuncular:

Halit: Serdar Orçin

Naim: Levent Üzümcü

Davut: Mehmet Gürhan