11 Aralık 2011 Pazar

“LARGO DESOLATO” BİR “EKİP” İŞİDİR!

Bir zamandır hangi salıya denk getirsek de gitsek diye hafta kovaladık durduk bu oyun için. Zira her giden ayrı bir tavsiye etti, pek bir güzel dedi durdu! Beklentiyi bu kadar arttırmışken de hayal kırıklığı olur mu acaba korkusuyla sayın Kakkaç ile beraber sonunda organize olduk ve gittik!

Asmalımescit sokaklarında bir süre kaybolma tehlikesi yaşadık ama sonunda bulduk The Club’ın yolunu. Teknoloji saolsun!

Gündüzden ayırttığımız biletimizi aldık, broşürümüzü okumak üzere bir kenara çekildik. Son 10 dakikamızı broşürün sayfaları arasında geçirdikten sonra salona alındık. Numarasız koltuk tedirginliğimle hemen iyi bir yere çöreklendik.

Salona girer iken oyuncuların insan halleriyle bizi içeri buyur etmelerini ve hoş geldiniz diye karşılamalarını biraz garipsedik önce.. Vardır bir keramet diyerekten ortamı inceledik sonraki birkaç dakikada. Sonra düşününce bu hareketi iyi bi yere oturttuk ve oldukça da beğendik.


Oyun 9 dakika geç başladı! Arkadaş ben takılıyorum artık bu oyun başlama saatlerine! Oyuncular da biraz huzursuzdu bu durumdan fakat o halde 9 dakika daha erken açsalardı ya kapıyı! Neyse ki oyun bunu unutturacak seviyedeydi de işi öyle bağladık : )

Herkes yerini aldı, oyuncular “biz hazırız” komutunu verdi (gerçekten sesli komut bu arada) ve karanlık…

Largo Desolato Çek yazar Václav Havel’in oyunu.. Václav Havel için wikipedia şöyle diyor ; “Çek tiyatro yazarı, düşünce adamı, siyasetçi” Sanat akademisinden Çek Cumhuriyeti başkanlığına uzanan bir hayat hikayesi.. Oyunda da bunun izlerini açıkça görüyoruz..


Oyun, Felsefe Doktoru Leopold Kopriva çevresinde gelişiyor. Leopod yazdığı bir makale ile faili meçhul bir davayı ayyuka çıkarıyor. Birtakım adamlar da gelip Leopold’den makaleyi yazan kişi olduğunu inkar eden bir yazıyı imzalamasını, yani kendini inkar etmesini istiyorlar. Aksi taktirde Leopold’e hapis yolu görünüyor..

Bu arada Leopold’ü çevreleyen insanları, onu kıskaca alan hayatı görüyoruz.. Bu kıskaca kapılan Leopold yazamaz hale geliyor, kendini eve kapatıyor fakat taraftarları da onu rahat bırakmıyor. Peki Leopold ne yapacak? Felsefe Doktoru Leopold Kopriva kendini inkar mı edecek? Yoksa hapse girmeyi göze mi alacak ?


Peki sizce hala bunları yaşamıyor muyuz? Yazarlarımız tehdit altında, aydınlarımız hapis koridorlarında değil mi? Yazdıklarını inkar etmesi istenen, yazdıklarını okutamadan kaybettirilen onlarca beyin yok mu? Bu hikaye aslında gerçek değil mi? İşte Largo Desolato’yu izlerken bunları bir daha düşüneceksiniz..

Ve oyunun sonunda Ekip sizin oyuna gelip gelmediğinizi anlamak için bir hamle yapıyor. Siz de Leopold’ün kıskacının bir bacağı olacak mısınız ? Bu baskıya dahil olacak mısınız? Yoksa karşı duracak mısınız ?


Oyun bütünüyle zeka pırıltılarıyla dolu! Cem Uslu hem yöneten hem Leopold’ü oynayan olarak çift taraflı şahane bir iş çıkarmış. Ama tutundukları nokta da şu ki bu bir “Ekip” işi!

O kadar ince düşünülmüş, o kadar detay çalışılmış, o kadar özenilmiş bir iş ki.. Öyle ince işlenmiş, o kadar güzel fikirler uygulanmış ki.. Seyircilerin arasında arka sıralarda oturan oyuncular ve üstlerinde kim olduklarını yazan dönkartlar var. Duvarlarda dekor niyetine yazılar asılı, misal ; “buralar hep kitap” : )


Ortada kullanılan tek parça dekor süper işlevsel kullanılmış. Oyun boyunca gerekli her şey onun bir parçası ve her şey gerçekten gerekli ve gerektiği kadar kullanılıyor. O belge niyetine kullanılan pankartlar nedir yaaa? : ) Onlar nasıııll güzel düşünülmüş şeylerdir! Ne kadar güzel bir kullanımdır! Şimdi çok da açık etmek istemiyorum sürprizi kaçmasın ama izleyince anlıycaksınız ne demek istediğimi ; )


Kostümler ve makyajlar çok iyi! Oyun tam bir Absürd Tiyatro örneği! Hatta broşür de şöyle diyor ; “…Kişiler karakteristik denebilecek, değişken ve olağan değil; bunun yerine önceden yazılıp çizilmiş, tartılıp düşünülmüş izlenimi veren son derece mekanik bir doğaya sahip, sürekli olarak yinelenen davranışlarda bulunurlar. Dil, Havel tarafından oyunu kaotik bir dünyanın içine yerleştirecek şekilde kullanılmıştır. Oyun kişileri birbirlerini anlayamazlar. Her şeye müthiş bir iletişimsizlik hâkimdir...”

Bu arada broşür demişken, broşür bile süper düşünülüp hazırlanmış. O kadar güzel ve yerinde bilgi veriyor ki, onu okuyup da oyunda kaybolacak insan çok azdır. Oyuna girmeden broşürü okumanızı şiddetle tavsiye ederim ki zaten broşürün amacı da bu değil mi? : )


Oyundaki iki Wenzel’in aynı anda konuşmaları çok iyi oturtulmuş. Zerre tereddüt etmeden ve boşluk bırakmadan oynuyorlar. Senkronize hareketler ve diyagolar belli ki çok çalışılmış, akıp gidiyor! Ayrıcaaaa bu akış ve diyaloglarda herkesin artikülasyonu çok iyi, çok anlaşılır ve tek bir dil sürçmesi bile olmuyor!

Oyunculuklar, başta Cem Uslu (Leopold) olmak üzere çok yerinde. Cem, karakterinin bütün hissiyatını sonuna kadar iliklerimize işletiyor. Enerjinin kaynağı Cem kolları diğer karakterler.. Bir de Olbram’ın (Halil Babür) dekorun tepesinde Leopold’e doğru bir tiradı var ki içinizi titretir! Başarılı ışık kullanımları da bunda etkili.. Simel Aksüngür (Lusi) de çok ölçülü ve rahat oynuyor. Duygu Yetiş (Marketa) kullandığı ses tonu ve tümüyle oyununda çok başarılı.


Şimdi oturup konuşsak, daha size beş sayfalık yazıya denk gelecek şey söylerim. Ama işin biraz da süprizi olsun di mi suyunu da çıkarmayalım : ) Beklentinin yüksek olması güzel ama kendinize de şaşıracak yer bırakın, her şeye hazırlıklı gitmeyin : )

Çıkışta tebrik işine girişicektik ki saatimize bakınca son vapuru yakalamak için koşmak zorunda olduğumuzu fark ettik ve koşmaya başladık. Peki vapuru yakaladık mı? Hayır! Neden? Çünkü tünel kapanmıştı! Aman ne şahane!

Daha önceki bir yazımda da yazmıştım, Cem Uslu’ya vicdan borcumdu gidip bir oyununu izlemek zira kendisinin beni davet ettiği oyunlara iştirak edememiştim. Fakat bundan sonra her oyununda ordayım! Adamın kafası bi başka çalışıyo, bu pırıltıyı takip etmek lazım benden söylemesi!

Largo Desolato şu aralar her Salı The Club’da oynuyor. Ekip’in çok da güzel bir internet sitesi var (www.ekiptiyatrosu.com) ayrıca kendilerini facebook ve twitter üzerinden de takip etmek mümkün. Bence vakit kaybetmeden takviminize ekleyin ve bu oyunu izleyin!

LARGO DESOLATO

Yazan: Václav Havel
Çeviren: Ülkü Akbaba & Kemal Boztepe

Yöneten: Cem Uslu
Dramaturg: Ayça Seymen Şimşek
Reji Asistanı: Ayşegül Uraz
Özgün Müzik: Necati Doğa Ebrişim
Makyaj Tasarım: Duygu Yetiş
Dekor, Işık, Kostüm: EKİP
Işık Kumanda: Elif Bilgiç
Ses Kumanda: Ayça Seymen Şimşek
Afiş, Broşür: Duygu Yetiş
Fotoğraf, Video: Erdem Yetiş

Oynayanlar

DR. LEOPOLD KOPRIVA: Cem Uslu
ULI: Murat Engiz
SUSANNA: Ayşegül Uraz
BİRİNCİ WENZEL & BİRİNCİ HERİF: Ertürk Erkek
İKİNCİ WENZEL & İKİNCİ HERİF: Sercan Gülbahar
LUSI: Simel Aksünger
OLBRAM: Halil Babür
MARKETA: Duygu Yetiş

www.ekiptiyatrosu.com

6 Aralık 2011 Salı

TOM, DICK VE HARRY - AK'LA KARA

Bir sevgili dostumun organizasyonu ile, ne zamandır gitmek istediğim Tiyatro Ak'la Kara’nın Kadıköy’deki yeni mekanına ayak bastık sonunda! Kadıköy’de sahne açma girişimini sonuna kadar desteklediğimiz Akla Kara Tiyatro bir nevi “cesaret” göstermiştir!

Yeni sahnelerin Beyoğlu civarında toplandığı, alternatif tiyatroların birleştiği, ‘tiyatronun kalbi Beyoğlu’nda atıyor’ dendiği bugünlerde Anadolu yakasına bir sahne daha eklenmesi beni ziyadesiyle memnun etti.

Mekan eskiden bir sinemaydı, Broadway Sineması.. Ne tesadüftür ki geçen yıl yine Kadıköy’de açılan Tiyatro Açıkça’nın sahnesi Öykü Sahne’de eskiden sinemaydı.. Dünkü sinemalar bugün birer tiyatro oldu.. Hey gidi günler : )


Biletimizi aldık, sahneye indik ve fuayede sohbetimize başladık. Bir yandan da etrafı kolaçan ettik inceledik ve beğendik. Saatlerimiz 20:30 a yaklaşırken salondaki yerimizi aldık.. Salon derken, hakikaten sahne evin salonu kıvamında.. Kötü anlamda değil yani güzel olmuş demek istedim : ) Bir de biz en önde oturunca daha bir ev hissiyatı aldık : )

Sabırsızlıkla oyunun başlamasını beklerken dakikalar geçmeye başladı.. 5 dakika.. 10 dakika.. 15 dakika.. Derken ben baya huysuzlanmaya başladım.. ‘15 dakika geç başlamak nedir arkadaş böyle şey mi olur’ diye kendimi isyanlara vururken oyunculardan Kerem Kobanbay içerden çıktı ve şu açıklamayı yaptı ; “Oyunumuzun başlama saatini geciktirdiğimiz için özür dileriz. Bu akşam ilk defa full salona oynayacağız ve gişemiz bu duruma hazırlıklı değildi. Gişede son 1 kişi kaldığı bilgisini aldık, az sonra oyunumuz başlayacaktır. Özür diler, teşekkür ederiz.”

Açıklama sırasında “ilk defa full salona oynayacağız” dediğinde salonda bir alkış kıyamet! Kerem Kobanbay çok sevimli olabilir.. İnanılmaz bir sesi olabilir.. Oyundaki kostümüyle çıkıp anons yapmış olabilir.. Oyun seyirci sıkıntısı çekmiş olabilir.. Erkenden gelip yerini alan seyirciler suçsuz olabilir.. Yine de perde 23 dakika geç açılmamalıdır.. diye düşünüyorum ben : )


Efendiimm gelelim oyunumuza.. Tom Dick ve Harry tam bir İngiliz durum komedisi.. Bir Vodvil örneği.. Yanlış anlaşılmalar, açılıp kapanan kapılar ve mutlu son toplamı bir güldürü.


Evlat edinmek için başvuru yaptıkları ajanstan kontrole gelecek olan görevli hanım için binbir hazırlık yapan ve heyecandan yerlerinde duramayan Linda ve Tom ile sahne açılıyor. Bu telaşe içinde birden Tom’un ortanca kardeşi Dick çıkageliyor. Başını yine belaya sokmuş olan Dick evi birbirine katmaya hazırlanırken bir de küçük kardeş Harry çıkıyor ortaya. Üstelik onun da kendine ait sorunları var. Dick sınırdan soktuğu gani gani içki ve sigaraların yanında farkında olmadan taşıdığı kaçak göçmenleri polisten kaçırmaya çalışırken, Harry ise Tom’un dairesini ucuza satın alabilmesi için bahçeye bir kadavra gömüp evin değerini ucuzlatma peşinde koşuyor. Bu sırada evlat edinme ajansı görevlisi Bayan Potter geliyor ve tabii ki olaylar içinden çıkılmaz bir hal alıyor.


Bol koşturmacalı oyunda sürekli kapılar açılıyor, kapılar kapanıyor. Pencerelerden kanıtlar atılıyor, sürpriz misafirler geliyor.. Bir karmaşa, bir kargaşa, ortalık arapsaçı! İşte bu durumun orta yerinde Tom durumu idare etmek için ordan oraya koşturuyor.

Doğası gereği koşturmacalı bir Vodvil’in başrolünde Savaş Özdural (Tom) iyi performans sergiliyor. Ece Uslu (Linda) ve Kerem Kobanbay (Dick) için vasat denebilecekken, Hakan Altuntaş (Harry) bence oyunun en iyisi olarak öne çıkıyor. Komedi işi biraz zor, hele ki böyle hareketli bir komedide espriyi satmak ciddi bir mesele.. Halihazırda mevzu zaten komik diye yola çıkılırsa ortaya vasat bir iş çıkması an meselesi! Yine de bu konuda fena değiller : )


Broşüründe herhangi bir bilgi yer almayan oyunun yönetmenliğini Ali Altuğ, süpervizörlüğünü ise Haldun Dormen yapıyor. Süpervizör ne midir ? Süpervizörün kelime anlamı şudur ; amir, denetçi, yönetici, danışman..

Her şeye rağmen 2 saat hoş vakit geçirebileceğiniz, ortalama bir seyirciyseniz memnun ayrılabileceğiniz bir oyun Tom Dick ve Harry. 2 bölümlük bir sitkom kıvamında izlenebilir.



TOM, DICK VE HARRY

Yazan: Ray Cooney & Michael Cooney

Çeviri : Özgür Özdural

Süpervizör : Haldun Dormen

Yönetmen : Ali Altuğ

Yönetmen yardımcısı : Müjde Başkale

Dekor : Mahsuni Yılmaz

Işık : Serpil Coşkun

Oyuncular : Ece Uslu, Savaş Özdural, Kerem Kobanbay, Hakan Altuntaş, Nur Subaşı, Nazan Diper, Mustafa Dinç, Beril Senvarol, Taylan Atlıhan